Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Hasan ÖZDEMİR


MEZARDA BİLE BAZEN RAHAT OLMUYOR

MEZARDA BİLE BAZEN RAHAT OLMUYOR


Geçen hafta, kendi derdine düşmüş olan komşumuz Suriye`de bulunan tek Türk toprağı Caber Kalesi ve burayı korumakla görevli askerlerimizin Türkiye`ye nakliyle ilgili gergin konuşmalara şahit olduk. Buraya nerden gelindi bir bakalım.
Büyük Selçuklu Sultanı Alp Aslan, Malazgirt Zaferinden sonra yeni topraklar edinmek ister ve Batı`ya doğru yönelir. Yöneldiği Oğuz Boylarının arasında Süleyman Şah`ın önderliğindeki Kayı Boyu da vardır. Süleyman Şah, yeni yurt aramak üzere çıktığı bu yolda Halep yakınında bulunan Caber Kalesine varır ve Fırat Nehri boylarına yerleşir. Yerleşir ama hedefi büyüktür. Bu yüzden yeni vatan toprakları arayışındadır yine. 1227 yılında, nehrin karşısına geçerken yanındaki muhafızları ile birlikte Fırat Nehrinde boğulur. Süleyman Şah`ın naaşı ve iki askeri Caber Kalesi eteklerine bir kümbete defnedilir. Daha sonra ki yıllarda Osmanlı İmparatorluğu sınırına dâhil olan bu topraklar içindeki kümbetin olduğu yere, bir türbe yapılır ve adına “Türk Mezarı” adı verilir. Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca türbe ve kale Fransız-Suriye sınırları içerisinde kalır.

Türkiye ile Fransa hükümetleri arasında 20 Ekim 1921 yılında imzalanan Ankara Antlaşması`nın 9. maddesi ve 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasının 3. maddesi gereğince Caber Kalesi ve türbe müştemilâtı ile beraber Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilmiş ve Türkiye`ye burada asker bulundurma ve bayrağını çekme hakkı tanınmıştır.

Süleyman Şah`ın kaderinden midir bilinmez, Suriye Hükümeti 1968 yılında bir baraj inşa edeceğini ve bu türbenin de sular altında kalacağını bildirerek türbenin yerinin değiştirilmesini ya da türbenin Türkiye`ye taşınmasını ister hükümetten. Uzun süren anlaşmalar sonucunda Ankara ve Şam hükümetleri arasında bir anlaşma imzalanır. Ve Şah`ın türbesinin yeniden taşınmasına karar verilir. Türbe müştemilatı ile birlikte 1973 yılında Halep-Hasseki yolu üzerinde bulunan
Karakozak köyü yakınındaki yeni yerine nakledilir.

İş bununla da bitmedi… Dedim ya kadersizseniz mezarınızda bile huzur yok. Suriye hükümeti aslında mezarın yerine gıcık kapmış durumda. “ Yeniden baraj inşaatımız var, türbeyi taşıyın” der bize. Ancak 57. Türk Hükümetinin girişimleriyle barajın projesi türbenin yeri değiştirilmemesi üzerine bir karara bağlanır. 2003 tarihinde de Ankara`da Türbe Tahkimat Projesi ile ilgili bir tutanak imzalanır. Antlaşmalar, sözleşmeler yapılmıştır, yapılmıştır ama, sözleşmelerin yapıldığı Suriye Devletinin yerinde yeller esmektedir.

Orada kendi canını kurtarmaya çalışan bir halk varken, muhalif güçler, iŞİD, PYD, ÖSO vs… orada yaşayan halkı ve yabancıları koyun gibi boğazlarken, sana türbenin hikmetine verilen toprağı bağışlar mı sanıyorsunuz? Bağışlamaz elbet! Adamlar kafesin içine masum insanları koyup gaz dökerek ateşe vermek suretiyle ve o masumların yanmalarını seyredecek kadar yoldan çıkmış durumdayken, caniler insanları boğazlarken Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak 40 askerimizi göz göre göre elbette ki ateşe atamayız. Musul`da acı bir tecrübe yaşamışken, aynı hatayı tekrar etmek elbette ki büyük hata olurdu. Bir de sekiz aydır asker değişiminin yapılamamış olması bu hareketi zorunlu kılmıştır. 40 askerin canı her şeyden daha önemlidir.

O bölgede hiçbir şey etik değilken, kurallar hiçe sayılmışken ki savaşında bir onuru vardır. Adamlar gözleri dönmüş bir vaziyette turuncu tulumu giydirdiğinin boğazını keserken, canavarca insanları katlederken, bizim askerimizin gözünün yaşına bakarlar mı sanıyorsunuz? Belli ki sonunda, askerimizin canına kast edecek bir durum söz konusu!

Devletimizin Suriye konusunda baştan beri hataları vardır. Bu doğrudur. Uzak akrabadan yakın komşu iyidir derler. Oradaki ateş bizi de yakmıştır elbette ki. Bir kafesin içine konularak yakılan ya da koyun gibi boğazı kesilen askerlerimizi görünce kahrolmayacak mıydınız? Düzenli bir ordu mu karşınızdaki de savaşacaksınız? Bu aşamada Devletimiz tarafından yapılan harekat, en doğru hareket olmuştur. Bunun hezimet olarak konuşulması bu aşamada doğru değildir.
Kalın sağlıcakla…