Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


MEZARLIKTA BAHAR

MEZARLIKTA BAHAR


Malum olduğu üzere bahar yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı. Toprak Sur`a üfürülmüş gibi yeniden canlanıp yeşilleniyor. Sanki bir Sur üfürülüşüyle cansızlığa, sessizliğe bürünen tabiat yeniden hayat buluyor.
Havaya, suya ve toprağa cemre düştü derken bahar tabiata yelken açtı. İnsanların ruh yapısıyla iklim ve hava arasında bire bir ilişki vardır. Baharla beraber gönüllerde yeşerir. Âşığın maşukuna kavuşması gibi bekleriz baharın gelişini. Bülbül nasıl beklerse kızaran gülleri biz de öyle bekleriz gülleri, çiçekleri.

Baharla birlikte beni en çok etkileyen mezarlıklardaki tabiat canlılığıdır. Belli zamanlarda mezarlıkları gider oraları ziyaret ederim. Özellikle baharda bir mezarlığa oturarak hem tefekkür etmeyi hem de orada canlanan hayatı izlemek isterim.
Her mezarın üzerinde açan çiçeği, bitip büyüyen yeşilliği bu dünyadan ebedi âleme sefere çıkmış ve kıyamet gününü bekleyen o insanların mezarlarından yeniden dirilişi gibi hissederim. Onların yeryüzüne çıkıp nefeslenmesi gibi görürüm. Mezarlıklardaki yeşilliği, canlanan hayatı orada yatanların yeniden canlanması gibi düşünürüm..

Mezarlıklar her zaman bana sessiz bir şehir gibi gelir. Beyaz taşları, bazen harabe olmuş kabirleri, bazen imar edilmiş mezarları şehirlerin fakir ve zengin evleri gibi düşünürüm. Orada da bir hayatın varlığını hissederim. Zaten öyle de değil mi? O insanlar bir zamanlar bu dünyada nasıl yaşamışsa ötesi de mezarları da öyle olmuyor mu? Zengin bir hayat yaşamışsa mezarı da bakımlı, garip bir hayat yaşamış ise mezarı da garip oluyor. Mezarlıklar aslında dünya hayatının birer aynası olarak orada durup duruyor. Evet, bu yerlere de bayram geliyor. Bu yerlere gelen baharla beraber mezarlıkların da neşelendiğini hisseder gibi olurum. Çünkü oraları da birer şehir gibi görüyorum.

Bir zamanlar bizim gibi bu hayatta yaşayan bu insanların belli zamanlarda açan çiçeklerle bitkilerle yeniden dirildiğini hisseder gibi olurum. Meselâ, babamın mezarını gittiğimde üzerindeki bitkileri görünce onların köklerini besleyenin babam olduğunu düşünürüm. Heyecanlanırım, hüzünlenirim, beni melankoli basar ve ağlarım. O çiçeklere böceklere bakarak babamın varlığını hissederim.

Bahar her nebatın, her bitkinin; çiçeklerin, böceklerin, renklerin, güneşin, mehtabın daha bir heyecanlı olduğunu hissederim. Ben de baharla bülbül olur sabahın seherlerinde gonca güllerin jalelerine âşık olurum, sevdalanırım. Baharı yaratanın yüceliğini hisseder bir kere daha teslim olurum.

Baharla birlikte yazılarıma ve şiirlerime de yaz gelir, bahar gelir derslerim daha bir heyecanlı olur. Teneffüslerde ve sair zamanlarda yaprakları çiçekleri severim, onların yapraklarını okşarken çocuklarımın yanaklarını okşar gibi heyecanlanırım.
Netice olarak diyorum ki, bahar her yere uğradığı gibi mezarlıklara da uğrar. Orada yatanları da heyecanlandırır. Sevgililer sevdalarını, anneler evlatlarını, evlatlar atalarını her baharda mezarları başında hüzünle yâd ederler. Baharla beraber her şey canlanırken onlarında canlanacağını beklerler. Onlarında bir gün bir baharla döneceğini, dirileceğini hayal ederek beklerler. Sur`un ikinci üfürülüşündeki yaratılış gibi yaratılacaklarını özlemle beklerler. Elbette giden geri gelmeyecek ama baharla beraber her şey canlanırken bu dünyadan göçmüş canları beklemek bizim de hakkımız değil mi? Gelmeyeceğini biliyoruz ama baharla beraber yine de bekliyoruz.