Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Selim EROĞLU


MİHMANDAR

MİHMANDAR


İstanbul’a gitmişken Eyüp Sultan’a uğramamak olmazdı.

Eyüp Sultan, İstanbul’un en sevdiğim semtidir. Ne zaman İstanbul’a yolum düşse Eyüp Sultan’a mutlaka uğrarım. Olur da uğrayamazsam kendimde büyük bir eksiklik hissederim.

Bu sefer de öyle oldu. Bulunduğum zaman zarfında cuma namazını Eyüp Sultan’da eda etmek nasip oldu.

Eyüp semtinin mimari yapısı ve manevi havası kurulduğundan beri hiç değişmemiş. Tarihi dokuya hiç dokunulmamış. Buraya Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesi ayrı bir güzellik ve özellik katmış. Her renkten, her bölgeden, her statüden insan öbek öbek Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesini ziyaret ediyor. Ziyaret için uzun kuyruklar oluşuyor. Ziyaretçi kuyruğunda kimse kaynak yapmıyor, kimse birbirinin hak ve hukukuna saygısızlıkta bulunmuyor. Bir edep dahilinde dualar ve ilticalar ediliyor. İzdiham olmaması için görevliler suhuletle ikazda bulunuyor. Adeta bir türbe ziyaret adabı oluşturulmuş. Anlayacağınız ziyaret rastgele yapılmıyor. Giriş ve çıkış ayrı kapılardan oluyor. Tıpkı iki kapılı bir han gibi. Bir kapısından giriliyor diğer kapısından çıkılıyor. Ziyaretçiler birbirine çok hürmetkar. Kimse kimsenin saçıyla, sakalıyla, kılığıyla kıyafetiyle uğraşmıyor. Herkes kendi nefsi ile baş başa. Bir nevi mahşer yeri gibi.

Eyüp Sultan’da kılınan namaz hakeza insana ayrı bir huzur veriyor. Bütün cemaat büyük bir huşu ve huzur içerisinde vaazı dinliyor. Cuma öncesi vaazın konusu dinimizde çevre bilinciydi.

“Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı; onu torunlarımızdan emanet aldık. Mirasın kıymeti pek bilinmez; emanet ise hassasiyet gerektirir. Emanete gözümüz gibi bakıp zamanı gelince sahibine teslim etmeliyiz. Bizim zannettiğimiz şeyler aslında bizim değildir. Her şeyin mutlak bir sahib-i hakikisi vardır. Peygamberimiz koca bir nehirden abdest alırken bile suyu idareli kullanmış. Biz ümmetine de israf etmememizi ifade buyurmuş. Biz ne yapıyoruz? Tamahkarlık yaparak güzelim dereleri kuruttuk, derelerde yaşayan balıkları ve bilumum canlıları yok ettik. Kendi felaketimizi kendimiz hazırladık.”

Vaiz Efendi tamı tamına bunları söyledi ki hiç aklımdan çıkmadı. Neyse ki Eyüp Sultan’ın çevresi korunmuş.

Cami çıkışı cemaat yine Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesinde bir Fatiha okumadan, dua ve niyazda bulunmadan ayrılmıyor.

Cemaat neredeyse yarı yarıya; ne kadar erkek cemaat varsa sanki o kadar da bayan cemaat var. Çoğu bildiği kadarıyla Eyüp Sultan hakkında yanında bulunanlara malumat aktarıyor.

Bütün insanlar birbirine oldukça saygılı, mahşeri bir kalabalık olmasına rağmen bağırma çağırma, kavga, niza, gürültü.. hiç yok. Zannımca Eyüp Sultan Hazretleri’nin huzur-ı maneviyesinden kaynaklanıyor.

Çıkışta birçok insanın elinde bir kutu lokum var. Hiç tanımadıkları fakat aynı kıbleye yöneldikleri din kardeşlerine ikram ediyorlar. Mutlaka almamızı istiyorlar. İkramı almazsanız, geri çevirirseniz üzülüyorlar, gönül koyuyorlar. İkramı sunarken öyle gönülden tebessüm ediyorlar, öyle gönülden “buyurun” diyorlar ki almazsanız mahcubiyet duyuyorsunuz.

Bir nevi adak adamışlar. “Eyüp Sultan’a gideceğim, ziyaretimi yapacağım, namazımı kılacağım, çıkışta da insanlara bir kutu lokum ikram edeceğim, onların hayır dualarını alacağım, sonra da Allah’tan niyazda bulunacağım” demiş gibiler. Bu, günün her saati böyleymiş.

Eyüp Sultan çok bereketli bir yer. Hiç tanımadığınız insanlar size selam veriyor, hal hatırınızı soruyor, ekmeğini bölüşüyor.

Eyüp Sultan meydanının muhtelif yerlerinde buraya has çay ve simit ikramı var. Çay ve simit ayrılmaz muhteşem bir ikili olmuşlar. Çay ve simidin birbirine bu kadar yakıştığı başka bir yer hatırlamıyorum, hele de sabah namazı çıkışı. Çay ve simit karın doyurmaya kafi geliyor. Başka bir şeye gerek yok.

Eyüp Sultan Hazretleri Medineli bir ensar olarak, Peygamberimiz’i, rivayete göre altı ay kadar evinde misafir etme şerefine nail olmuş. Büyük bir mazhariyete kavuşmuş. Böyle bir devlet her kula nasip olmaz. O bakımdan kendisine misafir ağırlayan, misafire yol gösteren anlamında “mihmandar” denilmiş. Manen mihmandarlık yapmaya devam ediyor.

İskender Pala’nın Eyüp Sultan Hazretleri’ni anlattığı “Mihmandar” adıyla güzel bir belgesel romanı var. Ben okudum, hem beğendim hem de çok istifade ettim. Okumanızı tavsiye ederim.

Eyüp Sultanı anlatmaya benim lisanım kafi gelmez.

Klasik olacak ama Eyüp Sultan anlatılmaz, yaşanır.