Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Ne var, ne yok?

Ne var, ne yok?


    Karşılaşan insanların birbirlerine sordukları, alışkanlık haline gelmiş sorular vardır. Aslında soran hangi cevabı alacağını bilir ama yine de sorar.
Bir aile, oğlunu da yanlarına almış; oğullarına eş, kendilerine de iyi bir gelin olacağını düşündükleri bir kızı istemeye gitmişlerdir. Hoş beşten sonra, eğer sohbeti devam ettirecek bir konu açılmamışsa, sessizlik dönemi oluşur. Bu sessizlik her iki tarafa da sıkıntı vermeye başladığında taraflardan biri sessizliği bozmak gerektiğine karar verir ve diğer tarafa bir soru yöneltir:
-Daha daha nasılsınız?
Aslında her iki taraf da bu mahiyetteki sorularını sormuşlar ve cevaplarını almışlardır. Lakin yine de cevap vermek gereğini duyarlar:
-Ne olsun? Allah'a şükür, geçinip gidiyoruz işte. Sizler nasılsınız?
Karşı tarafın cevabı da hemen hemen aynı kısalıkta olur.
TRT1'de hafta içi saat 17.15'de yayınlanan 'Seksenler' dizisini seyredenler, Pastacı Sami Usta ile Muhtar Fehmi abi arasında geçen ve adına replik dedikleri benzeri konuşmayı hatırlayacaklardır. 
Bu ikili karşılaştıklarında aralarında şöyle bir konuşma geçer:
-Nasılsın Sami Usta?
-Aynı be yaa! Sen nasılsın?
-Aynı be yaa!
Bir de karşılaşan kişilerin birbirlerine yönelttikleri buna benzer bir soru vardır:
-Ne var, ne yok?
Ne kadar kapsamlı bir sorudur bu. Her soruya cevap verebilecek kapasitede yapılan bir robotu bile bu soru iflas ettirmiştir. Sorunun muhatabı, olanları ve olmayanları gerçekten anlatmaya kalksa sayfalar uzayıp gider. Hele de muhatap kadın ise, anlatılanların sonu gelmez.
“Belimde bir ağrı vardı. Dün hastaneye gittim. Muayene sıramı beklerken kimi gördüm biliyor musun? Üç yıldır görmediğim umre arkadaşıma rastladım. Bir sohbete daldık ki, randevu sıram gelmese daha devam edecektik…” 
Olanları anlatmaya vakit yetmedi, bir de olmayanları anlatsa kim bilir vakit nereye çıkar?
Bazıları “Ne var yok?” sorusunun cevabını bu kadar uzatmaz. Hem kısa hem de anlamlı bir cevap verir:
-Allah var, ortağı yok!
Mesele anlaşılmış, olay bitmiştir. Konuyu uzatmaya gerek yoktur. Eğer gerçekten öğrenmek istediğin bir konu varsa onu sorarsın. Muhatabını da “Ne var ne yok, sorusuna ne cevap vereceğim?” diye sıkıntıya düşmekten kurtarırsın. 
Bir tanıdığımız var ki, 'Ne var yok?' sorusuna, o da genelde “Allah var, şeriki (ortağı) yok” cevabını verirdi. Benim yaşta olup da aynı arkadaş grubundakiler bu kişiyi hatırlayacaklardır.
Hayat sadece sorulardan ve cevaplardan ibaret değildir. İnsanlar bir araya geldiklerinde sohbet de ederler. Ederler de, bazılarının dilinden bal damlarken, bazılarının sözleri ise tatsız ve tuzsuzdur. Hatta insana acı verir.
Dilini kötü sözlere alıştıranların sohbeti çekilmez. Niyeti kötü olmasa bile ağzından ya küfür kelimeleri çıkar ya da beddua ifadeleri. Bu küfür konusunu, genç olsun yaşlı olsun, özellikle erkeklerde çok görüyoruz. Hatta kadınların bulunduğu ortamlarda bile -herhalde farkında olmadan- iki sözünün arasında küfür eden kişilere çok rastladım. 
Bunun yanı sıra dilini iyi sözlere alıştıranlar da vardır. Onlar, olumsuz bir durumla karşılaştıklarında dahi, “Allah senin belânı versin” demezler; “Allah seni ıslah etsin” yahut “Allah iyiliğini versin” derler.
Sorulara verilen başka güzel cevaplar da vardır. Bir arkadaşınıza olumlu bir teklifte bulunduğunuzda, “Tamam, olur” cevapları yerine, teklifi çok olumlu karşıladığını belirtmek için “Allah derim” diye cevaplayanlar da vardır. 
Bir sorunun cevabında Allah'ın adını anmak ne güzel.