Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


NEREDE YANLIŞ YAPTIK YA DA ZOMBİLER

NEREDE YANLIŞ YAPTIK YA DA ZOMBİLER


Geçen hafta bir resmi görev ya da etkinlik için Hükümet Konağını uğramıştım. İşlerim bittikten sonra önceki hafta gerçekleştirdiğimiz kermes etkinliğimizin yardım bedellerini ilgili kuruma teslim etmek için temsilci öğrencilerimizle birlikte Meslek Dersleri Öğretmenimiz İbrahim Altun ile sözleştik ve Hükümet Konağının önünde onu ve öğrencilerimizi beklemeye başladım. Bilenler bilir İbrahim Altun Hocam da etrafa ve çevreye çok takıldığı için onula sözleştiğiniz zaman biraz beklemeyi göze almanız gerekir. Bu seferde öyle oldu.

Hükümet konağının önünde beklerken gayri ihtiyari gelen geçenleri izlerken dikkatime çeken bir şeyler oldu. 15-25 arasındaki gençler sanki dünyadan eline eteğini çekmiş etrafına görmeyen, asla bir merhaba demeyen, hiçbir şeyden habersiz gelip geçiyorlar. Hatta önümden üç dört tane (kız veya erkek fark etmiyor) genç geçti ki yüzlerinde acayip bir ifade. Neredeyse ayağıma basacak kadar yakın geçtiler ve farkında bile değiller. Ben biraz geri çekildim ama onlar farkında bile olmadılar.

Asla kimseyle iletişim kurmayan, kendini beğenmiş, hiçbir şeyi umursamayan, kimseyi görmeyen, hiçbir sesi duymayan, beti benzi atmış bir yüz yapıları var. Mutsuz yüz ifadeleri kendini gösteriyor. Hatta yoldan geçen yüksek sesli motor ve araba seslerini bile duymuyorlar. Tavır ve davranışları, bakışları, yürüyüşleri, davranışları ve yüz ifadeleri ile sanki sokaklarda yürüyen birer zombi gibiler.

Evet bunları anlattım.

Biz nerede yanlış yaptık veya yapıyoruz.

Bu çocuklarla, bu gençlerle aynı toplumda yaşayacağız. Bu İnsanlarla komşu olacağız. Bunlar yarının anne babaları ve devlet yöneticileri olacaklar. Onlarla nasıl iletişim kuracağız.

Onların yetiştirdiği çocuklar nasıl olacak. Çözüm ne...

Daha önce buna benzer yazılar da yazmıştım. Yazımı yorumlayan bir bey efendi işine bak bunlardan size ne demişti. İşin en kolay tarafı bu olsa gerekir. Taşı at başkasına kurtul. Ne olacak bu eğitimin hali, bunlar hep bu öğretmenlerin, okulların yüzünden. Bunlar ucuz laflar. Önceki bakanlarımızdan birinin dediği gibi bu bir milli güvenlik meselesi haline gelmiş. Hiçbir kutsalı olmayan, hiç bire değere saygı duymayan, hiçbir kimseyi (anne baba dahil) umursamayan bu durum; “canım bu eğitimin işi” diyecek kadar basit değil. Bu bir milli güvenlik meşelisi haline gelmiş ve top yekûn bir mücadele gerekir. Başta anne babalar olmak üzere bu işin üzerine eğilmek gerekir. Ey anne babalar bilin ki bu işin felaketi ilk önce sizden başlar ve tüm toplumu etkiler. Siz çocukların arkadaşı değil anne babası olun. Çünkü onların gerçek veya sanal alemde sınırsız arkadaşları var.

Onlara;

Bir merhaba demeyi, selam vermeyi, Hakk’a sığınmayı

Edebi adabı, iman ve ahlakı, inanç, irfan ve saygıyı, birlikte yaşamayı ve sabrı,

Kendinden başka bilenler de olabileceğini,

Bir işin kulpundan tutmayı, emek olmadan yemek olmayacağını,

Dünyanın zor bir hayata bağladığını ve bir gün sona ereceğini,

Büyüklere ve toplumdakilere saygı göstermeyi,

Okumaya yazmayı (gerçek anlamda) öğretin,

Öğretin ki okul da bunların pişirildiği yoğurulduğu yer olsun. Bilin ki bu işi sadece okullara bırakırsanız mutlaka eksik kalır. Yükü başkasına atarak kurtulduğumuzu düşünmeyelim.

On on beş dakikada gördüklerimden çıkarımlarımı anlattım. Ülkem için, geleceğimiz için, ailelerimiz için üzüldüm. Lakin bütün gençler bu şekilde anlamına gelmiyor. Altınla

tartsak daha kıymetli çocuklarımız da var. Ancak bu şekilde de sıkıntılarımız var bunu dile getirmek istedim. Selam ve dua ile…