Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Seyfi GÜNAÇTI


NİÇİN SEYRETMİYORUM?

NİÇİN SEYRETMİYORUM?


Gerek diziler ve gerekse bazı televizyon programları özellikle gençler için hayli tehlikeli olmaya başladı. Bu olumsuz yayınlardan etkilenmeden kendini güvenli bir sahile atabilene ne mutlu!

Gezi Kulübü Danışman öğretmeni olmam dolayısıyla bir gurup öğrenci kendilerini sinemaya götürmemi istediler. Filmi de belirlemişler: Recep İvedik4. Açık söyleyeceğim, onlara “Ben, öğrencileri Recep İvedik filmine götüren bir öğretmen olamam” dedim.

Filmi seyrettim de mi böyle söyledim? Hayır.
Ne sinemaya giderek, ne de televizyonda hiçbir Recep İvedik serisini seyretmemiştim. İki yıl önceydi. Ankara`ya gidiyordum. Otobüste `Recep İvedik1` filmini açtılar. O zaman seyrettim.

Filmi hiçbir şeye benzetemedim. Aksiyon desen, aksiyon değil. Konusu aşk desen, aşk değil. Masal desen, masal değil. Komedi desen, o hiç değil! Bu son karara itiraz edenler çıkacaktır. Olabilir.

Bana göre `İvedik Recep` çok kaba bir insanı canlandırıyordu. Sosyete tarzı, zengin işi diye bazı şeylere karşı çıkıyordu ki, onun tarzı ve söylemleri, tenkit ettiklerinden daha basit ve seviyesizdi. Ne gariptir ki, benim dudak büktüğüm bu sahnelere yan koltuktaki bayanlar kahkahalarla gülüyordu. Bu beni, en az filim kadar rahatsız ediyordu. Bu arada hayli de küfür işitiyorduk. Sonuç olarak, konusu olmayan ve seyredene hiçbir şey vermeyen bir film izlenimi bırakmıştı bende, Recep İvedik.

Televizyonlarda onlarca dizi var. Biz dizi hakkında karar vermek artık çok kolay.
Bir tv. kanalında bir dizi var: Yalan Dünya. Ben seyretmem. Zaten o kanalı 6 aydır açmamışımdır. Önemli bir konu olduğunu duymadan da açmam. Çünkü bugüne kadar o kanalda “sadra şifa, derde deva” bir yayına rastlamadım.
Yakınlarımdan bazıları bu diziyi seyrediyor. Onlarla beraber bulunduğumda ben de seyrediyorum. İki hafta önceki bölümde dizinin önde gelen karakterlerinden Selahattin (Olgun Şimşek), bir bayanla oturmuş sohbet ediyorlar. Kadının bir sözü üzerine Selahattin ani bir çıkış yaparak
“Ooohaaaaa!” demesin mi?!. (Selahattin`i tanıdığımı sanmayın. Bilenlere sorarak adını öğrendim.)

Bakınız! Bu, bildiğimiz küfürlerden değil. Söylene söylene kanıksanmış. Çoğu kimse artık bu sözü hakaret saymıyor. Bu yüzden küfür sözlerinden daha tehlikeli. Çünkü yozlaşmaya sebep olmuş.
Diğer sahneleri irdelemeye gerek kalmadı. Sadece bu ifade bile o dizi hakkında karar vermek için bence yeterli. Bu diziyi seyreden gençler ve de öğrenciler her ortamda artık rahatça (!) birbirlerine “oohaaa!” çekebilirler. Kimi suçlayacaksın?..
“Renkler ve zevkler tartışılmaz” derler. Belli yaşa gelmiş insanlar istediği filmi seyredebilir. Peki, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi bu tür filimlerin tehlikelerinden nasıl koruyacağız?

Çoğu kimsenin birkaç dizisine karşılık benim tek dizim var: Seksenler. Biraz da `Zengin kız, fakir oğlan.` Fakat artık onu pek seyretmiyorum. Konusundan ziyade yanlış algı oluşturacak davranışlar beni rahatsız ediyor.
Büyük işadamı Kemal Bey`in salonu, yani oturma odası. Ailenin bireyleri burada oturuyor, konuşuyor, tartışıyor. İşte buraya herkes ayakkabı ile giriyor. Sadece salona değil, niçin o evde olduklarını henüz öğrenemediğim biri kız, diğeri erkek iki genç de son bölümde yatak odasına ayakkabılarıyla girdiler. Üstelik kızın ayağında bot vardı. Sizi bilmem ama ben bu dizi hakkında da artık hükmümü verdim.

Şimdi söyler misiniz, bu ülkede yaşayan ailelerin yüzde kaçı, hadi yatak odasını geçtik, oturma odasına ayakkabı ile giriyor, halısına kilimine dışarıda gezdiği ayakkabı ile basıyor?
Öyle ise, bu filimler kimler için çevrilmiş?

Ve niçin çevrilmiş?
Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir hafta diliyorum.