Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


NOHUTLU PİLAV MESELESİ


Dört arkadaş, İstanbul´a bir arkadaşın oğlunun düğününe iştirak etmek üzere yola çıktık.

Daha yola çıkmadan yolculukla ilgili her şeyi kararlaştırdık. Aramızda başkan seçtik. Bütün kararları istişare ile alacaktık.

Öyle de yaptık.

Adamın kalitesi yolculukta belli olur demişler. Hiçbirimiz kalitemizden taviz vermek istemiyorduk. Çok şükür yolculuğumuzun sonunda hiç birimiz kalitemizden bir şey kaybetmedik. Bilakis kalitemiz artarak üstüne üstlük var olan dostluğumuz pekişti.

Yolculuklar pirensipler dahilinde sünnete uygun yapılınca bir sorun yaşanmıyor.

Sorun yaşanmıyor derken, bizden kaynaklanan sorun yaşanmıyor, demek istedim. Hayat bu, sorunlar sizin dışınızda da yaşanabiliyor.

İşte anlatacağım sorun tam bu meyanda. Bizden değil, dış kaynaklı.

İstanbul´dan memlekete dönerken yine istişare ile uygun bir yerde yemek molası vermeye karar verdik.

Kaptanımız Mahmut, çok güzel bir yer bildiğini ve orada durmamızı teklif etti. Biz de ´´uygundur´´ dedik. Gece yolculuk yaptığımızdan şurası mı burası mı derken bildik yeri kaçırmışız. Olsun, zararı yok, yolculuk ve hayat devam ediyordu.

Çok acıkmış olmalıyız ki gecenin bir yarısında Ilgaz´da meşhur bir tesiste durduk. Zaruri ihtiyaçlarımızı gördükten sonra ne yiyebiliriz diye yemeklere yöneldik. Kısmen damak zevkimize uygun yemekler olduğunu gördük.

Tesis güzel bir uygulamaya imza atmış. Suya varıncaya kadar her şeyin fiyatını ayrıntılı bir şekilde kocaman harflerle listeye yazmış. Yani neyi kaça yediğinizi biliyorsunuz. Bu durumda kazıklanma (!) ihtimaliniz sıfır gibi gözüküyor.

Listeye bakarak yemeklerimizi aldık. Kasaya da ´´ hesapları toptan başkanımız ödeyecek´´ dedik. Tesis gece yarısı sakin olduğundan kasadaki zat ´olur´ dedi.

Yemeklerimizi yedikten sonra, başkanımız hesabı ödemek üzere kasaya yöneldi.

Dönüşte, ´´arkadaşlar, bizim hesapla kasadaki hesap tutmadı, benden fazla para aldılar´´ dedi.

Bunun üzerine hepimiz yeniden hesap yaptık. Çünkü yediklerimizin karşılığı kocaman harflerle karşımızdaki listede yazıyordu. Adeta hepimiz hesap uzmanı kesilmiştik. Listeye bakarak yeniden sağlama yaptık. Listeye göre bizden tem 11 lira fazla alınmıştı. Çünkü liste dışı bir şey yememiştik.

Yanlış anlaşılmasın, paranın peşinde değildik. Kazıklanmak ağırımıza gidiyordu. Biz, iyi niyetle bir yanlışlık olduğunu düşünüyorduk.

Yanlışlığı düzeltmek üzere heyet olarak kasaya yöneldik. Kasada bekleyen zata, hesapta bir yanlışlık olduğunu, bu 11 liralık farkın nereden kaynaklandığını sorduk. 60 yaşlarında gözüken zat-ı muhterem uzun hesaplamalardan sonra Arşimet gibi ´buldum´ dedi. ´´Bu fark, yediğiniz pilavların üzerine konulan nohutlardan
kaynaklanıyor´´ dedi. ´´Yani hesapta bir yanlışlık yok, siz sade pilav değil, nohutlu pilav yemişsiniz´´ diyerek kendince hesabı kitabına uydurdu,

Hesap zoraki doğrulmuştu ama listede nohutlu pilav diye bir şey yoktu. Yazılsaydı ona göre yerdik. Çaresiz kasadan ayrıldık. İtirazlarımız çare olmadı.

Bize göre bu bir aldatmacaydı. Dilim varmıyor ama sahtekarlıktı.

Aldatılmıştık.

Peygamberimiz, ticarette bir ölçü ortaya koymuş.

´´Aldatan bizden değildir´´

Dediğim gibi miktar önemli değil, bizden birileri tarafından aldatılmak ağırımıza gitmişti.

Karnımız doydu mu bilmiyorum ama güvenimiz sarsılmıştı.

Bir daha o tesiste durmak mı, asla.

Adam olan iki kere aldatılmaz.

Sağlıcakla kalın.