Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Nazmi KILIÇ


ÖĞRETMEN OLMAK - 4

ÖĞRETMEN OLMAK - 4


 Artık vatandaşlarla da çok iyi anlaşıyorduk. Beni evlerine davet ediyorlar, bende bu davetlerine seve seve katılıyordum. Gençlerle de fırsat buldukça futbol oynuyorduk. Her şey zaman geçtikçe daha da güzelleşiyordu. Derken bir akşam kapı çalındı. Gelen kişi kendisini tanıttı. Gurbette çalışan bir veliymiş. Lojmanın bacasından duman tüttüğünü görünce merak etmiş gelmiş. Yıllardan beri bu lojmanın bacası tütmediğini, bu bacayı tüttüren ve bu ıssız lojmanda kalan kişiyi merak edip tanışmak istemiş. Tanıştık ve merakını giderdik. Hem o hem de ben memnun olmuştum. Artık hakikaten öğretmen olduğuma bende inanmaya başlamıştım. Nasıl olduğunu anlayamadan birinci yarıyılı bitirdik. Karneleri verip tatile gittim.
İkinci dönemin ilk haftasında asil bir öğretmen atandı. Bir gün muhtarla birlikte okula geldiler. Asıl öğretmenin atanması benim ayrılmam demekti. Hiçte öyle olmamış. Muhtar ilçedeyken okula yeni bir öğretmen atandığını duymuş. Hemen ilçe milli eğitim müdürü ve kaymakam beyle görüşmüş. Eğer bizim öğretmenimizi alacaksanız istemiyoruz. Arkadaşı başka bir yerde görevlendirin demiş. Muhtarın bu arzusuna kayıtsız kalmayarak beni ikinci kez vekil olarak görevlendirerek iki öğretmen olarak çalışmamız sağlanmış. Gelen arkadaşı bu duruma şaşırmış, içinden de alınmış doğrusu. Nasıl bir adam ki asil öğretmeni istemeyecek kadar kabullendirmiş kendini diye merakta edermiş. Tanıştık ve kısa sürede kaynaştık.
Buna çok sevindim. Çalışkan ve cana yakın bir arkadaştı. Çok iyi anlaşıyorduk. Sınıfları paylaştık. Ben 4 ve 5. sınıfları aldım. Diğer arkadaş ise 1. 2. ve 3. sınıfları aldı. Zor ve sıkıntılı günler arkada kalmıştı.  Bir öğretmenin yapması gereken ne varsa yapmaya çalışıyorduk. Mahrumiyete ve kısıtlı imkânlara aldırmadan enerjimizi ve hevesimizi sonuna kadar kullanıyorduk. Bizim uyumumuz ve gayretimiz velilerin de çok hoşuna gidiyor, bize en güzel şekilde yardımcı oluyorlardı. Bizde öğretmen olmanın tadını çıkarıyorduk. Bu durumdan en fazla öğrenciler karlı çıkıyordu. Okullarında yıllar sonra iki öğretmen çalışıyordu. Bu süre zarfında geçmişe yönelik eksikleri de gideriliyordu. İki genç öğretmenin sinerjisi onlara olumlu yasıyordu.
Öğretim yılı sona ermişti. Okulların tatile girmesiyle benim görevim sona erdi.  Benim açımdan çok verimli bir yedi ay geçmişti. Aynı zamanda benim için adeta staj dönemi olmuştu. Bu birikimimle ülkenin her yerinde rahatça mesleğimi en güzel şekilde yapabilirdim. Son derse girdim ve öğrencilere yaptığım kısa bir konuşma ile vedalaşıp okuldan ayrıldım. 
Köyden ayrılıp eve dönerken yol boyunca karışık duygular içindeydim. Bunca yıl uğraşmanın ardından çok sevdiğim mesleğin bana verdiği huzurdan çok mutluydum. Yedi ay kadar çalıştığım bu okul ve öğrencilerimden ayrılmış olmanın verdiği hüzünde vardı. Mutluluğu ve hüznü aynı anda yaşıyordum. Öğretmenlik demek ki buydu. Hem huzur dolusun, hem de hüzünlü. Oldukça renkli ve güzel yılların beni beklediğini hissediyordum. Artık her şartta ve her yerde görevimi rahatlıkla yapabilirdim. Bir şeyi daha net bir şekilde anlamıştım. Öğretmen olmak, hayati bir işi yapıyor olmak demektir. Bu bir işten çok daha fazlasıdır, bir nevi geleceği biçimlendirmektir, geleceği avuçlarınızın içine almaktır, insanların kaderine tesir etmektir öğretmen olmak.
Şimdi düşünüyorum ve diyorum ki iyi ki öğretmen olmuşum. İlk günden bu yana otuz yıl geride kaldı. Acısıyla ve tatlısıyla tam otuz yıl. Hiçbir şartta ve durumda kalbimde öğretmen olmamdan dolayı zerre kadar pişmanlık duymadım. Bunun için Rabbime ne kadar minnet duysam azdır. Gönlüme zerre kadar pişmanlık duyurmayan, yürüdüğüm bu yolda daima sabır ve azmimden hiçbir eksilme olmamaksızın, ilk günkü gibi şevkle çalışmamı sağlaya Rabbime hamdolsun. Rabbim kalan ömrümüzde de bizlere aynı şevk ve heyecanla hizmet etmeyi nasip etsin. Bunca otuz yılın ardından gönülden haykırırcasına diyorum ki ne büyük bahtiyarlıkmış öğretmen olmak.