Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

B.Rahmi ÖZEN


ÖĞRETMENLE SÖYLEŞİ II

ÖĞRETMENLE SÖYLEŞİ II


    Baha Bey;
    'Hayır,' dedi. 'Ağlamak yok! Alınteri var, göz nuru var! El uzatmak var çukura düşenlere, dostluklar var düşmanlığa kılıç çekenlere! Sonra barış var, tomurcuk tomurcuk sevgiler var, ak duygular var! Ağlamayın altın saçlı, ak alınlı, ak duygulu yavrularım! Ağlamayın! Umuda sarılın sımsıkı!’
    'Ah umut!' dedi Uğur. 'Ah umut!'    
    Baha Bey, bir hedef belirtiyordu, parmağıyla gösterir gibi;
    'Umuda sarılın, diriltmek için aydınlık yarınları! Gözyaşları yakışmaz çocuklar, size! 
    'Ya ağlamak geliyorsa içimizden!?' dedi, Bahriye.
    Baha Bey;
    'Gözyaşları, unutulmuşluğun aydınlık bilmez tepelerini aşmak için yol değildir, çocuklar! Bilâkis o tepelere çıkmayı engelleyen settir! Biz, sevginin ve alınterinin yakuttan bayrağını çekmeliyiz, gönül saraylarına!' 
    Bahriye;
    'Diliniz, ne tatlı öğretmenim!' dedi. 'Ne güzel sözler üretiyor diliniz! Kurak toprakların kırk ikindi yağmurları gibi, çimlendiriyor kara toprakları!’
    Filiz;
    'Sözleriniz, sonsuzun çıraları gibi yanıyor içimizde par par...’
    Baha Bey;
    'Sinemiz hep kor bir ateştir, balam! Biz, öğretmeniz, sinemiz hep yanar!' 
    Filiz, hâlâ ağlıyordu. Ona döndü; 
    'Hâlâ mı ağlıyorsun?' dedi.  
    Filiz, öğretmenine onun daha önce dediği bir sözünü hatırlattı;
    'Siz demiştiniz öğretmenim, en güzel duygular gözlerde filizlenir diye?! Dilimiz dönmüyor, bâri gözyaşlarımız konuşsun kelimeler yerine!' 
    Baha Bey;
    'Demiştim değil mi?' dedi. 'Demiştim değil mi çocuklar?! Demiştim, demiştim. Hatırlıyorum.' Bahriye'ye baktı. Solgun yanaklarının üstünde billur gibi iki damla vardı. Ona döndü;
    'Gözlerin, daha güzel parlıyor bugün o yanaklar üstüne döktüğün inci taneleriyle!  Ama sen, ağlama çiçeğim! Sen ağlama ne olur!’
    'Elimde olmadan akıyor!' dedi, Bahriye.
    'Öyleyse, ne mutlu onu akıtan gözlere! Ne mutlu o incilere!’
    Filiz, öğretmenine bir nazire gönderiyordu;
    'Ne mutlu, kalbimizin gizemini duyan yüreklere!'           
    Baha Bey;
    'Keşke bir damla da ben olsaydım o gözlerde çaresizlerin yangınını söndürmek için!' dedi. Ardından dizelere döktü içindeki erdemli duyguları;
    Çocuklar, âh çocuklar! 
    İmrenir size şimdi pınarlar, 
    Filizlenen çınar,    
    Uçan kuşlar, 
    Bulutlardan akamayan damlalar, 
    Sahralarda gezemeyen ceylânlar. 
    Keşke bir ahu olup sevdanızı, 
    Ümidinizi, aşkınızı, 
    İçinizdeki ırmakları
    Ben, anlatsaydım susuz çöllere.
    Ben anlatsaydım ah, gülüm!
    Neylersin ki;
    Sözcükler hançeremde takılı;
    Düğüm düğüm...
    Affedin çocuklar beni,
    Dönmüyor dilim.