Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


ÖĞRETMENLER VE EĞİTİM ÜZERİNE


Bir ülkenin en duyarlı, okuyan, düşünen, sağduyulu gereken öğretmenlerinin çoğunda değil düzenli ve düzeyli kitap okuma; günlük gazete okuma, aylık bir dergiyi takip etme alışkanlığı bile kalmadı.

Öğretmenevi, bu ülkede öğretmenlerin tanışma, sohbet edip dertleşme, mesleki tecrübelerini birbirleriyle paylaşma; okuma, araştırma, dinlenme, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılama yeri değildir maalesef! Bu ülkenin öğretmenevleri, okullarında bunalan, maddi, sosyal ve ekonomik problemlerle boğuşan binlerce öğretmenin evden ve stresten kaçıp oyun oynadıkları, arada bir niteliksiz tartışmalarla da memleket yapıp yıktıkları mekânlar olmuştur yıllardır. Bazı büyük vilayetlerde bir kısım öğretmen ve memurun ucuz yemek yeme ve otel ihtiyacını karşılamakta.

Bir ülkenin en bilinçli kesimi olması gereken öğretmenlerin çoğunda menfaatsiz dayanışma yok; samimi işbirliği, paylaşma yok maalesef! Meslektaşlarımızın birçoğunda kişisel, sendikal, ideolojik kaygılar var sadece. İdeolojik tarafgirlik, önyargı, tahammülsüzlük, cesaretsizlik hâkim değil midir çoğu meslektaşımızda?
Öğretmenler okumuyor, sağlıklı sorgulamıyor; birbirini duymuyor, takdir etmiyor, anlamıyor ki, başkaları ne kadar okuyup anlayacak?

Öğretmenlerin çoğu, yaşadıkları sıkıntılardan dolayı sisteme, medyaya, idarecilere, ailelere kızarak fedakârlıkta bulunmak istemiyor. Bir kısım iyi niyetli öğretmen ise problemler karşısında bilgisiz, çaresiz, heyecansız ve bezgin vaziyette. Çok az sayıda yürekleri fetheden idealistlerin ise ?kelaynak kuşu? misali nesli tükenmekte.

İdareciler, TEOG ile YGS ve LYS´de okulların aldığı puan performansı ve karne notları istatistikleriyle okul ve öğretmenlerin başarılı veya başarısız olduklarına karar vermekte; müdür ve öğretmenlere puan ve ayar vermeye çalışmaktalar. Bir kısım idareci ise okulların fiziki ve teknolojik sıkıntılarıyla ulaşım, güvenlik ve bürokrasiye ait meselelerle enerjisini heba etmekte.

Bu mudur ?büyük Türkiye?nin eğitim hayali? Lâyık olduğumuz gibi yaşıyor, muamele görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi kurtulmak ve yeniden dirilmek için eğitim, kültür ve sanat alanlarında inkılâp yapmamız gerek.Her şeyden önce de eğitimci ve idarecilerin kalitesini artırmak, eğitim anlayışını değiştirmek gerek.

Bu yazıyı okuyan samimi meslektaşlarım:?Ahmet Hocam, eğitim sistemi ve müfredatın bunca yanlışları, öğretmenlerin ekonomik ve sosyal bunca meseleleri karşısında nasıl idealist eğitimci olunabilir? Bu memleketi biz mi kurtaracağız?? diye bana sitem edecekler.

Bir idealist adamın denizyıldızlarıyla ilgili bir öyküsünü paylaşmak istiyorum kıymetli meslektaşlarımla:

?Bir adam, okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder.

?Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun?? diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi: ?Yaşamaları için?? der.

Adam: ?İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?? der şaşkınlıkla. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi: ?Bak, onun için çok şey değişti, karşılığını verir.?

Yarınki büyük Türkiye´yi birçok çile ve engele rağmen ilim, kültür, sanat, ahlak, adalet, azim, cesaret ve sabırla inşa edecek gül yürekli idealist eğitimcilere aşk ve selam olsun!