Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


‘’ÖĞRETMENLİK ZOR İŞMİŞ’’

‘’ÖĞRETMENLİK ZOR İŞMİŞ’’


Halk Eğitim’de kurslardan sorumlu idareci olarak görev yaptığım zamanlardı. Bir grup arkadaş fotoğrafçılık kursu açılması talebinde bulundu.

Talebi değerlendirmeye aldım, geri çevirmem mümkün değildi. Açılan her kurs, aynı zamanda halka hizmet anlamına geliyordu.

Kısa bir araştırma yaptım. Kurs için her şey var, fakat koskoca ilçede kursu verebilecek şartları tutan bir hoca yoktu. Hoca olmadığından kursu açamama durumuyla karşı karşıyaydık. Araştırmalarım neticesinde bu kursu verebilecek donanımda ve salahiyette tek bir kişi vardı. O da Piri Abi’ydi. ( Ayçiçek )

Kendisini işyerinde ziyaret ettim. Durumu anlattım ve kurs hocalığı yapması hususunda teklifte bulundum.

Beni kırmak istemiyordu. Yapabilir miyim, becerebilir miyim acaba diye endişe ediyordu. Yaparsın, edersin, bir zorluğu yok, ben sana güveniyorum Abi diyerek cesaretlendirdim. Uzun bir tefekkürden sonra ‘’ peki’’ dedi.

Birinci aşamayı başarmıştım. İlk defa böyle sanat içerikli bir kurs açacaktık.

Kurs günü geldi çattı. On beş kadar hevesli kursiyer vardı. Hepsi de tanıdığımız arkadaşlardı. Kursiyerlerden biri ben, diğeri de gazetemizin muhterem araştırmacı köşe yazarı Seyfi Bey’di. Hocamız, kursiyerlerin tamamını daha önceden tanıyordu. Yeri gelmişken söyleyeyim, Piri Abi işinin erbabıdır. Fotoğrafçılığının, ressamlığının çok üstünde tam bir sanatkardır.

Vakti zamanında kursiyerler olarak sınıftaki yerlerimizi aldık. Hocamızı pür-dikkat dinlemeye hazırdık.

Hocamız geldi, selam verdi. Heyecanlı olduğu her halinden belli oluyordu. Elinde değişik modelde üç fotoğraf makinası vardı. İlk dersimiz, fotoğraf makinalarını teknik olarak tanımak hususundaydı. Bizim için alelade bir cihaz olan makinalar Piri Abi için sanat harikasıydı.

Işık, merkez, odak noktası, deklanşör, zum, diyafram, açı… gibi fotoğrafçılıkla ilgili kavramların ne anlama geldiğini uygulamalı olarak öğrendik.

Bizim de elimizde birer fotoğraf makinası vardı. Daha önce de ifade ettiğim gibi Seyfi Hocam’la aynı sırayı paylaşıyorduk. Seyfi Hocam makinayı eline almış, merceğin üzerindeki, yanılmıyorsam, 18/24 rakamlarının neyi ifade ettiğini bana soruyordu. Bilmediğim için, dersin hocasına soralım dedim. Ayıp olur, belki bizi yanlış anlar dedi. İstersen bana vekalet ver, senin adına ben sorayım dedim. Onayını aldıktan sonra Seyfi Bey’e vekaleten rakamların ne anlama geldiğini sual ettim.

Piri Abi de bilmiyormuş. Bir an durakladı, tereddüt etti, terlemeye başladı , mendiliyle akan terlerini sildi. En sonunda şu açık itirafta bulundu:

‘’ Bugün hayatımda ilk defa öğretmenlik yapıyorum. Bu yaşımda heyecandan sabaha kadar uyuyamadım. Ne anlatabilirim diye internetten araştırma yaptım. Bir sürü bilgi topladım. Buna rağmen soru bilmediğim yerden geldi. Bilmediğim yerden soru gelirse ne yapacağım hususunda hiçbir tecrübem yok. Şunu anladım, bir şeyi bilmek yetmiyor, bildiğini usulüne uygun aktarmak gerekiyormuş. Öğretmenlik çok zor bir işmiş. Bütün öğretmenlere birkez daha saygı duyuyorum. Allah size kolaylık versin diyorum, başka da bir şey demiyorum.’’ dedi.

Evet, o an Seyfi Hocam ve ben öğretmen değil kursiyerdik , yani öğrenciydik.

Soruyu sormakla hata mı etmiştik acaba.

Sonunda ne mi oldu.

Piri Abi, başarılı bir şekilde kurs hocalığını ifa etti. Herbirimiz onun sayesinde belgeli, başarılı birer fotoğraf sanatçısı olduk.

Asıl demek istediğim, ‘’ ne varmış, öğretmenlik kolay’’ diyenleri hocamız Piri Abi’ye havale ediyorum.

Bu vesileyle yakın zamanda öğretmen abisini Rahmet-i Rahman’a uğurlayan Piri Abi’ye sabırlar diliyorum.