Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


OLMAYINCA OLMUYOR

OLMAYINCA OLMUYOR


Olmayınca olmuyor…

Mart ayı içindeydik. Bu ay birçok milli günü içinde barındırdığı için bu ayda bol bol şiir ve kompozisyon yarışmaları olurdu.

Milli Eğitim'in yaptığı yarışmaların yanı sıra son yıllarda müftülükler de bu alanlarda daha aktif rol oynamaya başlamıştı.

Müdür bey telefonuma iki yarışma duyurusu gönderdi; biri Milli Eğitim'in diğeri ise müftülüğün. İkisi de aynı konu sayılır: İstiklal Marşı ve vatan sevgisi.

Milli Eğitim'in yarışması için son gün 11 Mart, müftülüğün yarışması içinse 9 Mart’tı. Önümüzde iki gün vardı. Bu pandemi döneminde nerede öğrenci bulup da kompozisyon yazdıracaktım? Bereket versin 12. sınıflar okula başlamıştı. Onların içinde yetenekli öğrencilerim vardı. Bunlardan biri Fatma’ydı.

Cuma günü sabahtan öğrenciyi buldum, konuyu söyledim, öğleden sonraya kompozisyonu yetiştirmesini istedim. Gerçi çok da umudum yoktu ama öğrencim ne yapmış ne etmiş kompozisyonu yazmıştı.

Cuma namazına daha vakit vardı. Önce bu işi halleder sonra öğleden sonraki işlerimi daha rahat yapabilirdim diye düşündüm. Hemen matbaaya geçtim, bilgisayarlardan birine oturdum. Önce yazıyı mail adresime, oradan da bilgisayara attım. Bilgisayarda Word dosyası açıp düzenledim, yazdır dedim, yazdırmadı. Yazıcıya bağlanılmadı yazıyordu. Diğer yazıcıya gönderdim, yine aynı sorun… İnternette sorun vardı galiba. flash diski taktım, yazıyı ona gönderip diğer bilgisayardan çıkaracaktım dosyayı. Gönderdim ama gönderdiğim dosya açılmadı. Başka yol denedim, resim olarak kaydedip yazdırmayı denedim, yine olmadı. Bu sefer yakınlardaki bir kırtasiyeye gidip oradan çıkarmayı denedim dosya bozuk olduğu için açamıyordu.

Zaman daralıyordu ve ben gittikçe daha çok sinirlenmeye başlıyordum. Eve geldim. Benim emektar bilgisayar beni anlardı beni. Flash diskimi ona taktım, açmadı. Hayda! Bir ihanet de benimkinden gelmesin mi! En başa döndük. Yeniden telefonumdan aldım yazıyı, yeniden maile gönderdim, yeniden Word dosyasında düzenledim, yazdır dedim. Oh be! Sonunda yazdırmıştım ama sanki ömrümden bir yıl gitmişti.

Kağıdı alıp cebime koydum. Cuma namazını kıldım. Öğleden sonra da dişçiye gittim geldim. Bir de pazar işi vardı, ona zamanım kalmamıştı. Doğruca müftülüğe gittim. İki dakikada şu yazıyı vereyim de işlerime öyle devam ederim diye düşünüyordum. Yarışma için öğrencimizin yazısını getirdiğimi, öğrencimizin köyde olduğu için gelemediğini bu konuyla ilgilenen delikanlıya söyledim. Bana tuhaf tuhaf bakarak bu yarışma ile ilgili muvafakatname, kimlik fotokopisi, öğrenci belgesi gibi belgelerin de gerekli olduğunu, Bunları resmi yazıyla kurumlara bildirdiklerini söyledi.

Hayda! Bize sadece yazının duyuru bölümü gelmişti, eklerini göndermemişlerdi ki. Ben şimdi nerede bulacağım öğrenciyi? Sürenin bitmesine de az kaldı. Evrakları nasıl tamamlayacağız?

-Ben size yardımcı olayım, saat beşe kadar evrakları hazırlarsanız yazınızı kabul ederiz, dedi delikanlı. Bir de bu yarışmayı sadece yerel değil Türkiye geneli yaptıkları için bu işin üzerinde titizlikle durulduğunu söyledi.

Anladım da sabahtan beri uğraşıyorum. Bilseydik bu yazının eklerini de hazırlardık. Bu saatten sonra nasıl toparlarım? Bir yandan öğrencimin yazısının da boşa gitmesini istemiyordum. İyice bunalmıştım.

-Boş ver! dedim. Sen ver bana şunu yazıyı, katılmayalım ne yapalım artık.

Binadan çıktım. Önce Müdür beyi aradım, durumu anlattım. O da şehir dışındaymış.

Sürenin dolmasına da çok az bir zaman kalmıştı. Son bir kez saate baktım. Yazıyı yazan öğrencimi aradım.

-Neredesiniz? Çarşıda mısınız? diye sordum.

-Evet hocam, dedi. Buna çok sevindim.

-Tamam kızım, hemen okula gidiyorsunuz, şu evrakları yarışma için çıkartıyorsunuz, sonra beni arıyorsunuz tamam mı? dedim.

-Tamam hocam, dedi.

Telefonu kapattım. Yazıya tekrar baktım. Bu yazı Türkiye geneli bir yarışma için çok zayıftı. Yeniden öğrencimin telefonunu çaldırdım, açmadı. Bir daha, bir daha, bir daha derken tam 6 kez aramışım. Sinir kaç sayım artmaya devam ediyordu. En sonunda açtı.

-Açsana şu telefonu! dedim.

-Hocam sessizdeydi, duymadım. Dedi.

-Yahu ben aradığımda sessizde olmasın, okuldan çıkınca sesini açın dedim ve ekledim:

-Boş verin, gitmeyin okula, gerek yok. Başka yarışmalara katılırız, dedim.

Çünkü o arada süre dolmuştu bile…

Siz bir şeyi ne kadar isterseniz isteyin nasip olmadıktan sonra hiçbir şey gerçekleşmiyor. Bir şey olmayacaksa olmuyor işte…