Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Olumlu ve Olumsuz

Bazıları buna pozitif ve negatif de diyorlar ama ben Tükçesini kullanmayı tercih ediyorum.


Bazıları buna pozitif ve negatif de diyorlar ama ben Tükçesini kullanmayı tercih ediyorum.
Yazarlarımızdan Selim Eroğlu genelde olumlu şeyler yazar. Herkes güzellikleri yazsa, hep olumlu şeylerden söz etse acaba kötülükler biter mi? Edepsizlik sona erer mi? Saygısızlık azalır mı?
Ben de olumlu bir duruma yer vereceğim ama önce olumsuz örnekleri sıralayacağım.
İki günde üç olumsuz durumla karşılaştım. Anlatınca bilmem siz buna hangi sıfatı uygun göreceksiniz? Belki de ´Bu bir edepsizlik´ diyeceksiniz. Zaten her edepsizlikte bir ´saygısızlık´ vardır.
Tarih 6 Eylül Perşembe. Okuldaki seminer çalışmaları bitmiş, Fiskobirlik caddesinden Cumhuriyet meydanına doğru yürüyorum. Birden önüme ´pat´ diye bir şey düştü.
Ne düştü dersiniz?
Balkondan bir çamaşır, kurumak için konulmuş bir minder ya da bir plastik kutu?
Bilemediniz. Öyleyse ben söyleyeyim; çöp dolu bir poşet!
Saniye farkı ile poşetin kafama gelmesinden kurtuldum. Belki de poşeti atan caddeyi gözlemiş ve atacağı yeri ona göre belirlemişti. Çünkü poşet kaldırıma değil, yağmur suyunun akması için caddenin kenarına yapılmış olan oluklu bölüme düşmüştü.
Anında kafamı kaldırıp yukarı baktım ama kimseyi göremedim. Olay, 49 numaralı Aygün Apartmanının önünde olmuştu. Saat de 12.55 civarındaydı. Poşet 1.kat balkonundan atılmıştı. Çünkü üstteki katlarda kimse oturmadığı pencerelerden belli oluyordu.
Be insanoğlu! Ondört basamağı inmeye bu kadar mı üşeniyorsun? Üstelik sabah değil, akşam değil. Yani sokağa çöp bırakma saatleri değil; tam günün ortası. Öğle namazına giden cemaat daha camiden çıkmamış. Bu yapılacak iş mi? Ya o hızla yere düşen çöp poşeti patlasa ve içindekiler etrafa dağılsa sokağın durumu ne olur?
?Ne olursa olsun? Nasıl olsa orada ben yaşamıyorum? diyor olmalı, o kişi.
Bir sonraki gün iki olumsuz görüntü ile karşılaştım. Görüntü diyorum çünkü burada olay yok.
Meydanda yürüyorum. Karşıdan beyaz gömlekli bir kız geliyor. Yanında da bir erkek var. Kızı görünce aklıma, ?Delikten geçemeyen fare, kuyruğuna kabak bağlamış? deyimi aklıma geldi. Kız, kollarının açık olmasını yeterli görmemiş; gömleğinin uçlarını bağlamış. Böylece göbeğinin ve göbek çevresinde 5 cm eninde bir vücut bölgesinin görünmesini sağlamış.
Bir saat sonra bundan daha alâsı(!) ile karşılaştım. BİM Marketten çıktım, caddeye adımımı atmadan trafiği kontrol etmek için sağa baktım. Baktığım anda siyah fileli tişört giymiş bir genç kızın benden tarafa doğru gelmekte olduğunu gördüm. Fileli gömleğin iplikleri ince, gözenekleri o derece geniş ki kızın vücudu net olarak görünüyor. Sadece göğüs bölgesi, teni göstermeyen giysi ile kapalı.
Şimdi biri çıkıp, ?Ne çok incelemişsin? diyecek. Hayır, öyle değil. Bunları görmek için 3 saniye yetiyor. Ayrıca, ?Bu ne hal kızım?? demek için durup baktığımda bir kere daha gördüm. Fakat ters bir lâf işitmekten korktuğum için bir şey diyemedim. Son zamanlarda kızlarda göbeğini gösterme modası(!) hayli fazlalaştı.
Bunlar beni niye ilgilendiriyor?
Şunun için ilgilendiriyor. Kendimi aşağılanmış hissettim.
Elbette sokakta gezen bir ben değilim. Bu kızları da sadece ben görmüyorum. Gelip geçen herkes görüyor. İşte ben de bu toplumun bir ferdi olarak rahatsız oldum. Bizleri adam yerine koymadıklarını düşündüm. Bizleri adam yerine koysalar o kıyafetle (ya da kıyafetsizlikle) sokağa çıkmazlardı, dedim.
Bunca olumsuzluğa rağmen Terme´de güzel şeyler de oluyor. Bu olaydan bir gün sonra okuldan gelirken fidan gibi bir genç kıza rastladım. Kırmızı bir elbise giymişti. Başörtüsü de elbisesi ile uyum içindeydi. Baştan aşağı bir iffet ve zarafet örneği olarak görünüyordu. Durdurup tebrik ve teşekkür etmek istedim ama cesaret edemedim.
Ne mutlu böyle bir kız evlâda sahip olan ana babaya.