Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Selim EROĞLU


ÖMRÜM TERME

ÖMRÜM TERME


Yılların kalem erbabı, üstadımız Rahmi Özen, uzun zamandır hasretini çektiğimiz ortak bir arzumuzu dile getirmiş.

İlçemize, tam adıyla ‘’Terme Belediyesi Kültür-Sanat ve Edebiyat Sohbet Evi’’ açılmasını talep etmiş, nereye yapılabileceğini de ortaya koymuş:

‘’Pazar Camimizin batı yönünde, abdesthanenin üstü, fıskiyenin güney cephesindeki bölümüne, çevrenin, yeşil dokunun ve tarihi ahşap Pazar Caminin estetik yapı ve güzelliğini bozmadan 30-35 kişiyi alacak şekilde ahşap bir kamelya ( çardak ) yapılmasını istiyorum,’’ demiş. Rahmi Hocam’ı uzun yıllardır tanırım. İlçemizin yetiştirdiği muteber, naif, ve zarif bir kültür adamıdır. Yazarak genç ve zinde kalmayı başarmıştır. Kalem erbabı olduğu kadar sohbet erbabıdır da. Ya hayır konuşur ya susar. Vara yoğa konuşmaz, malayani mevzulara girmez. Kültür, sanat ve edebiyat üzerine dolu dolu konuşur. Hayranlık uyandıracak kıvamda memleket sevdalısıdır. Eserlerini yazarken doğup büyüdüğü Terme topraklarından ilham alır. Büyük bir iştiyakla okuduğum ‘’Debreli Hasan’’ tam bir Terme romanıdır. Biz buna ‘’Termeli Hasan’’ da diyebiliriz.

Kendisine: ‘’ Derdiniz ne, yaşınız yetmişi aştığı halde niye yazıp duruyorsunuz’’ dediklerinde ‘’ ölümü bekleyen bir emekli olmak istemiyorum’’ diye manidar bir cevap vermişti de hala hafızamdadır.

En son İstiklal Marşımız’ın yazılışını konu alan ‘’ Bülbülün Feryadı’’ adlı belgesel romanını yazdı. Konuyla ilgili birçok okulda konferanslar verdi. Adeta zamanımızın bülbülü olarak feryat etti. İstiklalimize ve istikbalimize sahip çıkmazsak hepimizin birer ‘’Aylan Bebek’’ olabileceğimizi bütün vicdanlara haykırdı.

Üstat bir şey istemişse boşuna değildir. Kendisi memleketin birçok yerini kültürel özellikleriyle bilir ve tanır. Demek ki ilçemizde önemli bir eksikliği müşahede etmiş.

Şüphesiz bir şehir için yol, su, elektrik, kanalizasyon önemlidir. Bunlar, o şehri yaşanılır kılar. Fakat bunlar aidiyet ve mensubiyet hissi vermez. Asıl aidiyet ve mensubiyet hissi veren kültürel dokudur, kültürel yapıdır. Sahiplik duygusu önemlidir.

Mehmet Akif’in dediği gibi , ‘’Sahipsiz olan bir vatanın batması haktır./ Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.’’

Bir şehre sahip çıkmanın yolu kültürel dokuyu inşa ve ihya etmektir. Bu,pekala Belediyemiz nezdinde yapılabilir. Belediye Başkanımız Sayın Av. Ali Kılıç Rahmi Hocam’ın dile getirdiği eksikliği giderebilir. Ölümsüz bir eser ortaya koyabilir.

İlçemiz son zamanlarda kültürel yönden bir hayli gelişme gösterdi. Gazetelerimiz çıkıyor. Eli kalem tutan hatırı sayılır yazarlarımız, şairlerimiz, düşünürlerimiz, eğitimcilerimiz, akademisyenlerimiz, sanatkarlarımız var. Terme’yi konu alan eserler yazıldı. Dışarıdan gelen memurlar, amirler, bürokratlar ilçemizi seviyorlar; ayrılırken hüzünleniyorlar.

Çok sayıda öğrenci kitlemiz var. Okullarımız her bakımdan tatlı bir rekabet içerisinde. Birçok kültürel etkinlikler yapılıyor. Yüksek Okul’a dışarıdan çok sayıda öğrenci geliyor. Onlar hepimizin misafiri. İlçemizi sevdirmek, onları manen doyurmak, iyi yaşamalarını ve güzel intibalarla ayrılmalarını sağlamak başta Belediyemiz’in, sonra da hepimizin vazifesi.

Hayat boşluk kabul etmez. İyi bakılmayan tarlayı ayrık otları istila eder.

Rahmi Hocam’a can u gönülden katılıyorum. Onun tarif ettiği yerde çok güzel ve nezih bir sohbet evi yapılabilir, yapılmalıdır. Tarihi olduğu kadar merkezi bir konumda olduğu için herkesin uğrak yeri olur. İnanın buradan hayat fışkırır.

Bir yerin gelişmişliği yetişmiş insan gücüyle doğru orantılıdır.

Ben şahsen uzun isimlerin, uzun tabelaların hoş olmadığı, kalıcı olmadığı kanaatindeyim. İsim uzun olduğunda zorluklar ortaya çıkıyor. İsim kısa ve öz olursa hoş olur, güzel olur.

Bugünlerde yazar Mehmet Doğan’ın ‘’Ömrüm Ankara’’ adlı kitabını okuyorum. Ankara’yı her bakından güzel anlatıyor ve yorumluyor.

Açılacak mekanın adını bu eserden ilhamla ‘’ ÖMRÜM TERME’’ olmasının doğru bir yaklaşım olacağını düşünüyorum.

Neden olmasın…

İçinde ne olduğunu biraz da merak etsinler.