Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ONU ANAM BİLİR


Son yıllarda anneler günü etkinlikleri memleketimizde hız kazandı. En ücra yerlere kadar yaygınlaştı. Herkes kıyısından köşesinden bir şeyler söyleme, bir şeyler yapma ihtiyacı duydu. Kendince de bir şeyler yaptı.

İşin başından söyleyeyim anneler gününe karşı olmama rağmen, anne sevgisinin bir güne indirgenmesine karşıyım. Çünkü analarımız, bir gün değil her gün hatırlamamız gereken baş tacımız. Hatta ömürden de öte her iki cihanda da hatırlanmalı.

Ana evladını dokuz ay karnında, iki yıl kucağında, bir ömür boyu yüreğinde taşır.

Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz diyorlar. Şu tecrübeyle sabit, bir kişiyi en çok seven annesidir. Anaların hakkı ödenmez. Analar evlatları için saçını süpürge eder. Analar yemez yedirir, giymez giydirir. Analık Cenab-ı Allah tarafından kadınlara verilmiş en büyük payedir. Kadınlar için en büyük kariyer analıktır, gerisi hikâyedir.

Analık öğrenilmez yaşanır. Tıpkı babalık gibi. Anne ve babaların “Hele bir evlen anne ol, baba ol, anlarsın” demeleri bir tecrübenin ifadesi.

Analık çileden zevk almaktır. Analarımızın en büyük mutluluğu evlatlarının üzerine kol kanat germeleridir. Analar evlatları üzerine duygusaldır. Daima kendi evladını ön plana çıkarır. Bu da tabiidir. Benim evladım hayırsızdır diyen bir anneye rastlayamazsınız. Çünkü kuzguna yavrusu anka gözükür. Hayatta bedbaht kimseler anasız büyüyenlerdir. Hiçbir şey ana sevgisinin yerini tutamaz. Ne para, ne mevkii, ne makam, ne de başka bir şey.

Bunu rahmetli babamdan biliyorum. Rahmetli babam babaannemi altı yaşındayken kaybetmiş. Anasını hemen hemen hiç hatırlamıyordu.

“Ne zaman biri `anam` dese yüreğime bir hançer saplanır, kendimi tutamam, gözyaşlarıma engel olamam`` derdi.

Şimdi babamı daha iyi anlıyorum.

Onun için olsa gerek yetime sahip çıkmak en mukaddes insani vazifeden sayılmıştır.

Peygamberimiz “en hayırlı ev içinde yetim barındırılan ev “ buyurmuş.

Yetimin başını okşamak anne sevgisinin yerini tutar mı? Asla. Belki bir nebze teselli olur.

Şahsen ben daima kendimi anama muhtaç hissediyorum. Bunun böyle olduğuna yürekten inanıyorum. Ona öf bile dememeye gayret ediyorum.

Zaman zaman elimde olmayarak üzdüğümde huzursuz oluyorum, uykularım kaçıyor. İşlerim rast gitmiyor.

Onun hayır duasını aldığım zaman bir kuş gibi hafifliyor, manen huzura eriyorum. Mutat ziyaretlerimi geciktirdiğim zaman hayatım kâbusa dönüşüyor.

Anamın bir talebini yerine getirdiğimde dünyanın en bahtiyar insanı ben oluyorum. Var mı bundan daha büyük bir zenginlik!... Şu gönül zenginliğini yerini ne doldurabilir Allah aşkına?

Analarını üzenler yok mu, asıl onlara üzülüyorum. İşin sırrını bilmiyorlar.

Hiç mazeret aramaya gerek yok. İşin sırrı, cennetin analarımızın ayakları altında olduğunu bilmek ve icaplarını yerine getirmek.

Ne mutlu analarına layık evlat olabilenlere.

Ben mi, hala emin değilim.

Onu anam bilir.