Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Osmanlı´da hoşgörü (1)


Dostun da, düşmanın da kabul ettiği bir gerçek; Osmanlı, tarihin gelmiş geçmiş en büyük cihan devletidir.

Devletin toprakları, en geniş zamanında üç kıtaya yayılmış, yüzölçümü 20 milyon kilometre kareye ulaşmıştı. Bu geniş coğrafyada farklı ırklardan, farklı kültürlerden ve farklı dinlerden onlarca toplum yaşıyordu.

Bu derece farklılığa rağmen Osmanlı´nın 6 asır ayakta kalmasının sırrı neydi?


Bunu sadece dev bir orduya, haşmetli donanmaya veya güçlü bir ekonomiye bağlamak doğru bir tespit olmasa gerek.


Osmanlı, madde ile manayı yoğurabilmiş, buna adaleti ve hoşgörüyü de ekleyerek sorumluluk sahibi devlet adamlarının yönetiminde asırlarca ayakta kalabilmiştir.


Bir kere Osmanlı´da tam bir inanç özgürlüğü olduğunu söylemeliyiz. Osmanlı, farklı inançtan insanlara hiçbir zaman kendi inancını zorla kabul ettirme yolunu seçmemiştir. Elbette Allah´ın(CC) adını yüceltmek, İslâm´ı tanıtmak için gayret sarf etmiştir. Ancak zorlama olmamış, asla kimseye baskı yapılmamıştır. Bugüne kadar bunun aksini iddia eden güçlü bir kayda rastlanmamıştır.


Hangi dinden, hangi inançtan olursa olsun, Türkler fethettikleri ülke insanlarına başkalarında görülmeyen bir hoşgörü ile davranmışlardır. Süryani tarihçi Mihael bu konuda şöyle der:


?Hıristiyanlara ait memleketlerin çoğunu alan Türkler, kimsenin dinine ve inancına karışmıyor, bir baskı ve zulüm düşünmüyordu.? (1)


Yıl 1453. Fatih Sultan Mehmet İstanbul´u fethediyor ve Romanos (Topkapı) Kapısı´ndan şehre giriyor. Halk tedirgin ve korku içindedir. Fatih´in emri ile kılıçtan geçirilmekten ya da işkencelere uğramaktan korkmaktadırlar. Lakin Fatih´in sözleri onları rahatlatır.


Fatih Ayasofya Kilisesi´ne gelince atından iner ve içeri girer. Patrik ve halk kendilerini yerlere atarak ağlaşırlar. Fatih susmalarını işaret eder.

Sonra patriğe dönerek;


?Ayağa kalk? der. ?Ben Sultan Mehmet! Sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz konusunda gazabımdan korkmayınız.?(2)


Bu ne asalet, bu ne büyük hoşgörü!


Fatih, patrikhaneyi kapatabilirdi. Yöneticilerin boynunu vurdurur, halka türlü zulümler yapabilirdi. Bunların hiç birini yapmamış, bilakis patrikhaneye özerklik vermiş ve imtiyazlar tanımıştır. Halbuki o devirde İspanya´da Katolik olmayanlar ve on binlerce Müslüman sorgusuz sualsiz diri diri yakılıyordu.


711 yılında İspanya´ya ayak basan Müslümanlar burada Endülüs Emevi Devleti´ni kurdular. Sonra da Beni Ahmer Devleti´ni. 7 asır boyunca halk İspanya´da huzur ve güven içinde yaşadı. Ne zamanki Beni Ahmer Devleti yıkıldı, Müslüman egemenliği ile birlikte İspanya´da huzur ve emniyet de sona erdi. Artık Endülüs´te başka dinden olanlara hayat hakkı kalmamıştı. Beni Ahmer Devleti, ?Müslümanlara kötü davranmamak ve cemaat hakları tanınmak? kaydıyla teslim olmuştu. Lakin Avrupa bu antlaşmaya ancak üç hafta tahammül edebilmiştir. Baskı ve zulümler sonucu
Müslümanlar İspanya´yı terk etmek zorunda kalmışlardır. Nihayet 1520 yılında, yani Kanuni´nin tahta çıktığı günlerde Belensiye´de kadınlar ve çocuklar hariç bütün Müslümanlar öldürülmüşlerdir.


Avrupa, sadece Müslümanlara değil, Yahudilere de hayat hakkı tanımamıştır. Kral bir ferman yayınlar. İspanya´da yaşayan 200 bin Yahudi, ya 4 ay içinde Hıristiyan olacaklar, ya da ülkeyi terk edeceklerdir. Yanlarında altın, gümüş ve mücevher götürmeleri de yasaklanmıştır.


Bu zor günlerinde Yahudilere de Osmanlı sahip çıkmış ve onları ülkesine kabul etmiştir.


İşte Batı´nın zulmü ve işte Osmanlı´nın hoşgörüsü.


Karar sizin. (Devamı haftaya)

- - - - - - - -
(1) Din Kültürü ve Ahl. Bilg. Orta 3, Prof. Ethem R. Fığlalı, s:135
(2) Türkiye Tarihi, Prof. Dr Yaşar Yücel-Prof. Dr Ali Sevim, C:2 S:39