Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


OSMANLI`NIN YÜREK ADAMLARI

OSMANLI`NIN YÜREK ADAMLARI


Küçük bir yerde beylikken “devlet” olan, sağlam kökleriyle büyüyüp “ulu çınar”laşan, varlığını altı yüzyıl sürdürerek cihana hâkim olan; adalet, hoşgörü, kültür, sanat, siyaset, edep, ahlak, bakımından zirveyi yakalayan “Osmanlı Devleti” dediğimiz “ebedî abide”, kuruluşundan gerileme dönemine kadar yetiştirdiği “yürek adamları”nın gönüllerinde yeşermiştir.

Osmanlı tarihi; savaş, zafer, yenilgi ve antlaşmalardan ibaret değildir. Savaşı insanlık için yapılan “gaza”, zaferi ise “adalet kapısı”nı açan “fetih” kılan anlayış ve ruhu anlamak için “yürek adamları”nı tanımak gerekir.
Osmanlı önce “yürek adamlar” ile “yürek fethi”ni gerçekleştirmiş, sonra da “yürek devleti”ni kurmuş ve “devlet-i ebedi müddet” olmuştur.

Şimdi Osmanlı`yı “ulu çınar” yapan ruhu anlamak için kurucu yürek adamlarının vasiyetlerini okuyalım. Osmanlı Devleti`ni kuran Osman Gazi`nin babası Ertuğrul Gazi, oğlu Osmancık`a şöyle sesleniyor: 
“Oğulcuğum! Şeyh Edebali (Osman Gazi`nin kayınpederi) bizim aşiretin ışığı ve yüreğidir. Terazisi tartar, dirhem şaşmaz. Bu yüzden beni kır, Şeyh`i kırma; bana karşı gel, ona karşı gelme.” Osmanlı`nın âlime, hocaya ve mürşide duyduğu saygı, verdiği değer muazzam! 

Osmanlı Devleti`nin manevi kurucusu Şeyh Edebali`nin damadı ve beyi Osman Gazi`ye vasiyeti şöyle:     
“Ey oğul, beysin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana, suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana. Geçimsizlik bize, çatışmalar, uyuşmazlıklar bize, adalet sana. Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey oğul! Sabretmesini bil, vakitten önce çiçek açmaz. Şunu unutma: İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN!

Ey oğul, yükün ağır, işin çetin, gücün kula bağlı, Allah yardımcın olsun!``
Şeyh Edebali, devleti değil, insanı merkeze alan engin bir anlayışa sahiptir. “İnsan devlet için değil; devlet insan içindir.” anlayışına sahip bir şahsiyettir. Adaleti, barışı, hürriyeti, güvenliği, huzuru, ahlakı tesis etmeden devlet, uzun ömürlü olamaz.

“Osmancık” iken “Osman Gazi” olan, “ulu çınar”ın köklerini sağlamlaştıran o büyük gönül adamının, oğlu Orhan Gazi`ye ettiği vasiyeti okuyalım:
“Bak oğul, Allah`ın emirlerine aykırı işler işlemeyesin. Bilmediklerini âlimlerden sorup öğrenesin. Sana itaat üzere olanları hoş tutasın. Zalim olmayasın, âlemi adaletle şenlendiresin. Allah için cihadı terk etmeyesin. Ulemaya riayet eyle ki, din işleri nizam bulsun. İlim ehlini el üstünde tut. Askerlerine ve dünya malına gurur getirip doğru yoldan uzaklaşmayasın. 

Bizim mesleğimiz, Allah yoludur.  Maksadımız, İ`la-yı kelimetullah (Allah`ın ismini, dinini yaymak, yüceltmek). Davamız kavga ve cihangirlik davası değildir. Memleket işlerini noksansız gör, herkese ihsanda bulun."
Osman Gazi, oğlunun şahsında bütün insanlara ahlak, adalet, ilim, sevgi ve şefkatle yüreklerin nasıl fethedilebileceğini anlatıyor. Oğluna müsamahalı, ilim ve adalet sahibi, alçakgönüllü ve cömert olmayı vasiyet ederken Allah`ın ismini yüceltmeyi en büyük amaç edindiklerini ifade ediyor. İşte bu yüce anlayış ve ruh; Osmanlı padişahlarını bir Cengiz Han, bir Hülagu Han, bir Timur gibi zalim sultan olmaktan, dünyayı yakıp yıkmaktan, zulüm, ahlaksızlık ve sömürüden korumuş; onları inşacı, ihyacı ve imarcı yapmıştır.

Batı, insan hakları konusunda, bizden altı yüz sene kadar rötarlı ve bu hususta hâla ikiyüzlüdür. “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ni altmış sene önce yayınlayan ikiyüzlü Avrupa, bizden aldığını bize pazarlar hale gelmiştir.
Bizi biz yapan, yiğitleri “alperen", "gazi" ve "bahadır" kılan, devleti güçlü ve adaletli hale getiren değerlerimizi, “yürek adamları”nı anladığımız ve aynı ruhla yetiştirdiğimiz zaman kurtulacağız.

Not: Mübarek Kurban bayramınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ederim.