Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


ÖYLE SERMESTEM Kİ

ÖYLE SERMESTEM Kİ


 

            Bu sıkıntılı karantina günlerinde gündelik meselelerden sakınıp aşkın heyecanını anlatayım ve Fuzuli’nin enfes gazellerinden bir beyiti açıklayayım istedim. Bir tebessüm aynı zamanda bir nefes güzel düşünme anlamında kısa bir tahlil yapayım dedim. Beytimiz ve tahlili şöyle:

Öyle ser-mestem ki  idrâk etmezem dünyâ nedür

Men kimem sâkî olan kimdir mey-i  sahbâ nedür”  (Fuzûlî)

Sermest- Başı bozuk, kendinden geçmiş, sarhoş

İdrak: Anlamak, bilmek

Sâkî: İçki sunan

Mey-i Sahba: içki, kırmızı şarap

     Günümüz Türkçesiyle şair şöyle diyor: (Aşk ile) öyle sarhoş olup kendimden geçmişim ki, dünyanın ne olduğunu tam kavrayamıyorum. Kim olduğumu bilmediğim gibi, bana içki sunan güzelin kim olduğunu ve şarabın ne olduğunu da bilmiyorum.

            Fuzûlî mutasavvıf bir şairdir bu beyit de tasavvufi bir beyittir. Geçen kelimeler de sembolik anlamlar taşımaktadır. İl bakışta aşk, şarap, içki sunan güzel gibi dünyevi (mecazî) aşk ve sarhoşluğu anlamlar ifade eden bu beytin anlamlarında daha derin ifadeler ve semboller gizlidir. Şöyle ki: Burada geçen mey-ilahi aşk, sahbâ-insanı kendinden geçiren kırmızı şarap yani ilahi aşkın derinliği, sâkî-içki sunan güzel yani ilahi aşkı gönüllere derc eden şeyhdir.

            Bu gazel Leyla ile Mecnun'un karşılaşmalarında, Mecnun'un kendinden geçip artık tanıyamadığı Leyla'ya hitabıdır.  Fuzuli bu beyitte beşeri aşktan ilahi aşka geçişi ve manevi anlamda sonsuz aşka yükselip kendinden geçişi anlatır. Dolayısıyla mecazi aşk anlayışından sıyrılarak ilahi aşka doğru yükselişin verdiği heyecanla etrafındaki varlıkları, olup biteni kavramakta, anlamlandırmakta zorluk çekmektedir. Öyle ki yıllarca peşine düştüğü Leyla’sı artık önündedir ancak o, Leyla ile birlikte içinde bulunduğu ortamı, zaman dilimini, varlıkları ve dahi kavramları bile karıştırır haldedir. Bu, onun nasıl bir aşkın halet-i ruhiyesine büründüğünün de açık delilidir. Aşk artık ilahi aşktır. Şair mecazî aşk gömleğini çıkarınca dünyaya ait ne kadar güzellik varsa onun için anlamsız ve basit gelmiştir. Çünkü o artık gerçek aşka erişmiş, fenafillaha ulaşmıştır. Aşkı, güzelliği yaratana ulaşınca dünyanın fani güzelliğinin bir anlamı kalmamıştır.

            Bu kadar güzelliği yaratan acaba ne kadar güzeldir. Mutasavvıfların asıl amacı zaten bu fani dünyanın geçici güzelliklerinden sıyrılıp asıl güzelliğe, bütün güzelliklerin yaratanın kim bilir ne kadar güzel olacağı düşüncesine yönelmeleridir. Gerçek aşka erişen kişiler vahdet-i vücud, fenafillah yani Allah’da yok olma mücadelesi içindedirler.

            Belki gündemsiz bir gündem oldu ama gündemi anlatan, dünyanın fani işlerini anlatan bir sürü yazar şair var zaten. Biz de bu sıkıntılar içinde bir aşk damlası gönlümüze düşsün istedik. Bunu başardıysak ne mutlu!