Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


POWERED by PRIDE (!)

POWERED by PRIDE (!)


    Galatasaray’ın milli futbolcusu Taylan Antalyalı’nın milli hezimetin ardından tatilde giydiği tişörtün üzerindeki “POWERED by PRIDE” yazısı olay olmuş. Bazı futbol yorumcuları hadiseyi çok acı eleştirmişler. Duymadım ama hakaret de etmişler.
    Bunun üzerine bir yönetici : “21. yy’ da kimsenin yaşam biçimi ve/veya ifade özgürlüğü toplumsal baskılarla kısıtlanamaz. Taylan Antalyalı yalnız değildir” açıklamasını yapmış.
    Bir başka yönetici , konudan harekete “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür Galatasaraylıyız” demiş.
    Futbolcunun tişörtündeki “POWERED by PRIDE” yazısına bir anlam veremedim. Bu yazı neden bu kadar tepki çekmiş olsun ki diye düşündüğüm de oldu. Durumu İngilizce öğretmeni Sedat Arpacı’ya sordum. O da İngilizce yazının “onurumla ayaktayım, tercihim onurumdur” anlamlarına geldiğini söyledi.
    Derinlemesine araştırınca “tercihim onurumdur” anlamına gelen bu ibarenin pek de masum olmadığını ve “LGBTİ” şeklinde sembolize edilen “eşcinsellerin” dünyaca ünlü sloganı olduğunu öğrendim.
    Bu sefer işin rengi değişti. Milli takım seviyesine gelmiş bir futbolcunun bunu bilmiyor olması düşünülemez. Giyiyorsa topluma bir mesaj veriyor demektir. Acaba bir oyuna gelme mi var diye düşünsek bile şu ana kadar böyle bir açıklama gelmedi. Demek ki hadise bilinçli bir tercih.
    Böyle bir yazıyı üzerinde taşıyan kişi iki mesaj vermek istiyor olabilir. Birincisi “ben böyleyim bu benim tercihimdir” diyordur. İkincisi, bu tür insanların yanındayım, onları sonuna kadar destekliyorum” diyordur.
    Bir milli futbolcu açısından ikisi de sıkıntılı. Milli futbolcu topluma örnek olmak zorundadır. Bana kimse karışamaz diyemez. Çünkü geleceğimizin teminatı gençlik , vitrine çıkmış milli futbolcuları örnek alır, alıyor.
    Milli takımımızın son hali ortada. Tam bir hezimet. Üç mağlubiyet, sekiz gol yemişiz, sadece bir gol atabilmişiz. Tel tel döküldük. Böyle mi olmalıydı?
    Futbolcular, “yenildiysek biz yenildik, bundan kime ne” diyebilirler mi? Buna hakları var mı?
    Sahaya çıkan her futbolcu temsil ettiği milleti adına mücadele ediyordur. Üzerine giydiğin formanın hakkını vermeyenler böyle rezil olur. Milli futbolcunun onuru, gururu, oynadığı futbol olmalıdır, üzerindeki forma olmalıdır; giydiği tişört değil.
    Bir yönetici olayı, fikirle, vicdanla, irfanla irtibatlandırarak başka mecralara çekmiş.
    Eşcinselliğin neresi fikirdir, vicdandır, irfandır? Bu kelimeler o kadar ucuz mu?
    Biz, Atatürk’ün de dediği gibi “sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı” olanını severiz. Demek ki sporcu olmak için zeki ve çevik olmak yetmiyor, illa ki ahlakı da olması gerekiyor.
    O yönetici, niçin olayın bu yönüne hiç değinmemiş?
    Uzun zamandır, bilhassa tişörtlerde manasını bilmediğimiz İngilizce yazılar çok yaygınlaştı. Tepki çeksem de öğrencilere üzerinde taşıdığın yazının anlamı ne diye soruyorum, bilen çok az.
    İnsan, üzerinde akşama kadar manasını bilmediği bir yazıyla dolaşır mı? Genç kızın tişörtünün arkasında “follow me” yazıyor. Soruyorum, manasını bilmiyorum diyor. Bunun manası “beni takip et” demek dediğim de afallıyor.
    Beni takip et diyorsun, takip edenlere de kızıyorsun. Kim haklı, kim haksız? Kişi yediğine, içtiğine dikkat etmeli diyorlar. Çünkü kişi yediğinden, içtiğinden meydana gelir. Bu yetmiyor artık. Kişi yediğine, içtiğine ve giydiğine de dikkat etmeli.
    Çok tipik bir örnek var:
    Delikanlı, secdeye varmış, sırtında İngilizce, haşa, “Allah yok” yazıyor. Manasını bilse tövbe billah giymez.
    Düşman, zehri bakır kâsede sunmaz, altın kâsede sunar.
    Gözümüzü kamaştıran, başımızı döndüren altın kâsenin içi zehir dolu. İşte mesele bunu fark edebilmek.