Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Yılmaz İMANLIK


RAYLAR


Söz vermiştim sana, öğretmen olacaktım bir gün.

Senin bana baktığın gibi bakacaktım tüm öğrencilerime.

Öyle umut dolu, öyle sevgi kokulu, öyle delişmen?

Onların gözlerinde filizlenecekti yüreğimdeki baharlar.

Güneş´i çapkın bir rüzgârın ellerine verip

Gözlerindeki parıltılarla aydınlatacaktım yeryüzünü.

Saçlarımı öpen solgun yıldızlara inat edip

Sevgi sözcüklerinden solmayan yıldızlar biriktirecektim.

Sonra, o yıldızlarla yıkayacaktım bütün kötülükleri?

Bütün çiçekler çiçek oldukları için güzeldir, demiştin.

Dikenler ellerine batsa da sevmekten asla vazgeçmeyeceksin!

Diken yarasından acı duymamayı, acıyı takmamayı öğreneceksin.

Hepsinin kokusunda yeni yeni dünyalar keşfedeceksin.

Öğretmenler dünyanın en zengini, en gezginidir, demiştin.

Yüreğinin götürdüğü yerden öteye, daha öteye gideceksin.

Çiçeklerinin açtığı yerde yüreğinden vazgeçeceksin?

Öğretmenler, öğrencileri ışığa götüren trenin altında,

Sıra sıra dizilmiş, ama hep ezilmiş raylar gibidir, demiştin.

Unutma, raylardan biri yerinden çıkarsa tren de yoldan çıkar!

Işığa kavuşacaksa tren, ezilmek de koymaz bize o kadar.

Ama şimdi bilmediğin bir şey var be öğretmenim:

Artık, tren yola çıktıktan sonra döşeniyor bütün raylar.

Yolcular, nereye gitmek isterse o tarafa geriliyor yaylar.

Kimi zaman sökülüp atılıyoruz bir dağ başında, yapayalnız.

Bazen hurdacının ekmek kokan arabasında, sönmüş bir yıldız?

Yine de treni omuzluyoruz sırtımıza, kan ter içinde kalsak da.

Demir yığını ağır gelmiyor bize, takmıyoruz bile dağları.

Âh öğretmenim! Bir insan ışıktan niçin bu kadar kaçar?

Karanlıklara bu denli sevdalanmak, körü körüne saplanmak?

Bütün kolaylıklar önüne serilirken ille de zor olanı yapmak?

Güneş gülümserken ufuktan, tepelerin ardına saklanmak?

Belimizi büken bu yük, inan dünyalar kadar büyük.

Sen bilirsin öğretmenim, hadi son bir ders ver bana.

İşte hazır kalemim, defterim; tahtaya kilitli gözlerim.

Her sözünü kutsal bir hazine gibi koyuyorum çantama.

Sen ne yolcular taşıdın güneşe, dağ taş demeden.

Ne tüneller aştın, karanlıklara bana mısın demeden.

Şimdi, bütün yolcuların gökkuşağından selam veriyorsa sana,

Yağmur damlacıkları seni ıslatmamak için çekiliyorsa bir yana.

Söyle öğretmenim: Tren mi boş,

Raylar mı cılız,

Bizi güneşe götürür mü bu hız?

Söyle!...

Aralık 2012