Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Yılmaz İMANLIK


ROMAN SANATI


İnsan sadece kendini ve yaşadığı zamanı düşünen bir canlı değildir. Hayat bizim için birlikte yaşadığımız insanları ve gelecek nesilleri de düşünmeyi gerekli kılar. Ufkunu sadece kendi duvarlarıyla sınırlayan insanlar tarih sahnesinden kolayca unutulup gider.

İşte iyi yazarlar kitaplarını yazarken sadece bugün çok satalım, çok para kazanalım, eserlerimiz çok okunsun derdinde değildir. Onlar yapıtlarının kalıcı olmasını, klasik eserler gibi yüzyıl sonra da aynı şevk ve heyecanla okunmasını isterler. Tıpkı edebiyatımızda bugün bile büyük bir zevkle okuduğumuz romanlar gibi: Yalnızız, Çalıkuşu, Yaban, Sergüzeşt, Aşk-ı Memnu? Bu eserleri zaman eskitebilir mi? Eskitebildi mi? Hayır, eskitemeyecektir de?

Öte yandan günümüzde Roman adı altında yazılan kitaplara bakıyoruz; ciltler dolusu, cıvıl cıvıl? Daha liseyi bile bitirmemiş gencecik yazarlar? Yüz binler basıyor, gençler kuyrukta sıra beklerken bayılıyor, çığlık atıyor? Balon gibi bir anda şişip sönüverecektir çoğu. Fazla değil on on beş yıl sonra bile hatırlanmayacaklardır belki de. Bu gençleri pofpoflayıp onların kaleminden para kazananlar acaba bu çocuklara iyilik yaptığını mı düşünüyor?

Her alanda olduğu gibi bu konuda da gençler belli bir eğitim almalı değil midir? Mesela Berna Moran´ın ?Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış? serisini, Şerif Aktaş´ın ?Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş? adlı eserlerini bu gençlerden kaç kişi altını çizerek okumuştur? Temelsiz binaların yıkılması kolay olur değil mi? Hani çocuk şarkıcılarımız vardı bizim, bugün onları kaç kişi hatırlıyor dersiniz?

Bir de çok satan kitap iyi kitaptır yanılgısı var. Bazen kimi yazarların kitaplarını okumak, taşımak moda olur. Gençler bu modaya çok çabuk kaptırır kendini. Okumaktan ziyade o kitaba sahip olmak önemlidir. Üniversite yıllarında az mı yaptık?

Bu arada yayınevlerinin Roman algısı çok farklı. Mesela roman için kendilerine göre bir kelime sayısı belirlemişler: 55 bin kelimenin altındaki eserler

Roman sayılmazmış. Onlar için Roman demek kalın kitap demekmiş. İyi de bu işin okulunu edebiyat öğretmenleri olarak biz okuduk, dersini biz veriyoruz. Ben daha Roman için böyle bir kelime sınırı görmedim. Kim çıkarıyor bunları! Eğer öyle olsaydı Sergüzeşt, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu,

Fatih Harbiye gibi romanları çöpe mi atacağız? Bu zamana kadar literatüre geçmiş kaç tane roman 55 bin kelimeyi geçmiştir? Öyle çok kalın kitapların da okuyucuyu ürküttüğü bir gerçektir.

Bir de ?fantastik kurgular? roman türüne girer mi? diye bir soru var cevaplanması gereken. Romanın tanımında ?yaşanmış ve yaşanma ihtimali olan? tabiri geçer. Bu durumda fantastik kurgulara Roman demek yanlış olur. Çünkü romanda olağanüstülükler olmaz. Bunlara ?Destan ya da Masal? demek daha uygun olur.

Bir de kendine yazar diyen bazıları şunu iddia eder: Siz kitabınızı yayınevinde değil de kendiniz bastırırsanız yazar sayılmazmışsınız(!) Bu devirde yayınevlerinin yazarın emeğine ne kadar saygı duydukları, yazara ne kadar sahip çıktıkları tartışma konusudur. Çünkü asıl yükü yazarlar çeker, parayı yayınevi kazanır. Yazarlara parça pürçük verilen telif ücretleri çok komik rakamlardır. Bu yüzden bazı yazarlar özellikle yayıneviyle çalışmaz, kitabın tüm masrafını kendi karşılar. Bunun birçok örneği vardır.

Sonuç olarak iyi eserler hem bugün hem gelecekte zevkle okunur. Bir kitabın iyi olmasını sadece çok satması belirlemez. Aynı zamanda ne kadar kalıcı olduğuna bakmak lazımdır.