Dünya var olalıdan bu yana birçok salgın hastalık geçirilmiş ve bunların tabletlerden duvar yazılarına, edebî eserlerden resimlere kadar yansıdığı görülmüştür. Bu günlerde bütün şiddetiyle devam ettiği Coronavüs salgını nedeniyle edebiyat dünyasında salgınlar döneminde neler olmuş bir bakmaya çalışalım.
Modern hikâyenin başlangıcı olarak kabul edilen Boccaccio’nun Decmeron Hikâyeleri İtalya’nın Floransa kentinde Veba salgınından kaçan kişilerin sığındığı bir manastırda on gün boyunca vakit geçirmek için birbirlerine anlattıkları yüz hikâyeden oluşur. Çoğu zaman abuk sabuk hikâyelerden oluşsa da ilk hikâyelerden olması ve bizim için de bir salgın döneminde anlatılmış olması anlam kazanıyor.
Türk edebiyatında durum ne kısaca bir bakalım.
Şair Orhan TÜRKDOĞAN diyor ki,
“Yerinde durmaz hızla yayılırsın
Geldiğin yere dön corona virüs
Çatma bir Türk’e vurur bayılırsın
Bulaşma bizlere corona virüs”
Söyleyenini bulamadığım bir başka dörtlük,
“Tanka kafa atarız
Biz bombayla yatarız
Korona da neyimiş
Ne var ne yok dalarız”
İnsanlığın korkulu rüyası olan salgın hastalıklar, sadece tek tek kişileri değil toplumun bütününü etkileyip büyük bunalımlara sebep olmuştur. Bunun sonunda da “korku”nun esiri olan toplum yalnızlaşır, bu da kişilerin yalnızlaşmasını beraberinde getirir. Hacı Doğanoğlu veba salgının getirdiği ölüm korkusu ve insan yalnızlığını;
“Azrail de ara yerde dolaşır
Derde düşen derdi ile uğraşır
Sağ kalanlar figan eder ağlaşır
Lal olmuş söylemez diller perişan”
mısralarıyla dile getirir.
Aynı korku 2019 yılından itibaren dünyada süratle yayılan kovid-19 salgınından daha önceki dönemlerde görülen sıtma, verem, veba gibi salgınlarda olduğu gibi bir korku iklimi oluşturur. Bu korku, yukarıda örneğini verdiğimiz meydan okuma şeklinde ifade yansıtılırken çoğu zaman bilinçaltındaki korku Ali Abbas Çınar’ın mısralarında teyakkuz halinde olan bir insanının ruh haliyle işlenir:
“C19 gözlerimiz tetikte
ha geldi ha gelecek
biri öksürmeye görsün
aha! C19 mu yoksa?
biri tıksırsa patlayıcı etkisi,
nezle, grip ne güzel de kardeştik,
alışmıştık birbirimize geçinir giderdik,
aha bu çok hain, sinsi, namussuz, arsız”
Hüseyin Gedik adlı bir başka şair geleneksel şiirden beslenir, koşma tarzı şiirle salgın tehlikesine korkuyla işaret eder:
“İçimizde korku, telaş, panik var,
Hayalimiz büyük, mekanımız dar,
Tedbir zayıf kaldı yüreğim sızlar
Evlerde mahkûma döndük Corona!
Korkudan dışarı çıkamaz olduk
Kimsenin elini sıkamaz olduk
Dost yüzüne bile bakamaz olduk
Yediden yetmişe üzdün korona”1
Küçük bir araştırma neticesinde bu kadar şiir ve bilgiye ulaştık daha ne söylenen sözler var hatta yazılan gazeller bile var. Meselâ, Nedim’in Meşhur
“Tahammül mülkünü yıkdın Hülâgû Han mısın kâfir Aman dünyâyı yakdın âteş-i sûzan mısın kâfir.”
Beyitiyle başlayan gazeline yazılan nazire bir gazel bile var ilk beytini paylaşıyorum.
Tehzîl-i Gazel-i Nedîm der-Hakk-ı Korona;
“Pekin’den Hong u Kong’dan mı ya Vûhân’dan mısın kâfir
Yecüc müsün Mecüc mü kor musun Koran mısın kâfir”
Sağlıklı günlerde buluşmak dileği ile
[1] İ. Çetin/ Avrasya Dil Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi, 4(1), 1-18