Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


SALGINDA ÖĞRETMEN OLMAK

SALGINDA ÖĞRETMEN OLMAK


    Seyfi Bey: “Öğrencin Ece Bingöl sayesinde pandemide öğrenci olmanın ne demek olduğunu öğrendik. Kendisine teşekkür ediyorum. Fakat salgında öğretmen olmanın ne demek olduğunu öğrenemedik. Onu da öğrenmek isterim,” diyerek şahsıma bir görev tevdi etmiş oldu.
   Seyfi Bey haklı. Tam 41 yıllık meslek hayatını salgından önce sonlandırdığı için bu günleri göremedi. Haliyle bilemeyebilir.
       Bir öğretmene, bir eğitimciye yapılabilecek en büyük zulüm onu, en çok sevdiği öğrencilerinden, mesleğinden ve okulundan ayırmaktır. Bu durum keyfi olabildiği gibi salgın gibi mecburiyetten de olabilmektedir. Her ne sebeple olursa olsun bir öğretmen açısından zor bir durum.
       Öğrenci varsa, okul varsa öğretmen vardır. Bunlar yoksa öğretmen sudan çıkmış balığa döner.
       Öğretmen sabahleyin kalkınca işe gitmez, okula gider. Onun malzemesi insandır. İnsanla uğraşmak, ona hizmet etmek şereflerin en büyüğüdür. Çocuğu doğurmak annenin, doyurmak babanın, yoğurmak öğretmenin görevidir. Çocuk iyi yoğrulmamışsa doğması ve doyması bir şey ifade etmez.
       Öğrencilerle yüz yüze hemhal olmak biz öğretmenlerin ruhuna işlemiş.     Öğrencilerden ayrı kaldığımız gün, öldüğümüz gündür. Bu, tarih boyunca böyle olmuştur. Bir Fatih'ten söz ediyorsak bilin ki arkasında Ak Şemsettin vardır. Bir çocuğun hayattaki en büyük talihi iyi bir öğretmene düşmesidir. Hangimiz sevdiğimiz öğretmenlerimizi unuttuk?
       Bana öğretmenini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, desem çok mu iddialı bir laf etmiş olurum acaba? Takdir sizin.
        İşte salgın, bizi çok sevdiğimiz öğrencilerimizden ayırdı. Öğrencilerle aramıza kara kedi gibi girdi. Yüz yüze iletişimi kaybettik. Alışkanlıklarımızdan koptuk. Hiç yüz yüze gelmediğimiz öğrencilerimize teknolojik imkânlarla bir şeyler anlatmaya çalıştık.     Elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettik. Su üstüne yazı yazıyor gibiydik. Canla başla çalışıyorduk ama şunu anladık ki hep bir şeyler eksik kalıyordu.
       Uzaktan eğitimde  öğrenciyi  bizatihi göremiyoruz. Bir sınıf ortamında buluşamıyoruz.  Takibi, sürekliliği sağlayamıyoruz. Sağlıklı bir ölçme değerlendirme yapamıyoruz. Geri dönüş alamıyoruz. Yaşanan mağduriyetler, sefaletler, acziyetler işin cabası…
       Geçen yıl aynı sınıfta olanlar salgın süresince birbirlerini tanımıyorlar. Açıkçası biz de tanımıyoruz. 
       Yüz yüze eğitime geçince “…o sen miydin” diye hayrete düşenlere çok rastladım.
       Öğrencisi olmayan okul suyu çekilmiş değirmen gibidir. Susuz değirmen virane olmaya mahkumdur. 
       Çok şükür, okullarımıza kavuştuk, hürriyetimize kavuştuk. Öğrencilerimize kavuştuk, kendimize geldik. Sınıflarımıza kavuştuk, ruhumuza ferahlık geldi. Benliğimize hapsolan bilgilerimiz, neşv ü nema buldu.
       Artık okulların açılmasıyla psikolojileri bozulan öğretmenler eski iyi günlerine tekrar döndü. 
   Salgın bizi sendeletti ama yıkamadı, yıkamayacak da. Hep birlikte bunun üstesinden geleceğiz. Nasıl mı?
       Tedbirlere uyarak. Tedbirlere hep beraber uyalım. Hiçbir salgın bizim alacağımız tedbirlerden daha güçlü olamaz. Herkese salgından azade sağlıklı bir ömür diliyorum.