Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Zeki ORDU


SANDIKTA SAKLANAN GAZETE

SANDIKTA SAKLANAN GAZETE


Kimse hayatına hangi hadisenin tesir edeceğini bilemez. Bazen çok önemliymiş gibi sanılan şeyler zaman içerisinde unutulurken, bazen sıradan şeyler hayat boyu hafızanızın bir yerinde durur.

İnsanoğlu yaşadığı müddetçe ne zaman neyle karşılaşacağı belli olmaz. Karşılaştığı her sıra dışı şey hatıralarda önemli yer tutar. Mesela ilkokul çağlarında çektirmiş olduğunuz bir fotoğrafa hüzünlü gözlerle bakarsınız. Hâlbuki o fotoğraf belki de sizin mutlu anlarınızdan birinde çekilmiştir.

Hatıralarda normal şeylerin dışındakiler anlatılmaya değer bulunur. Diğerleri sıradan olduğundan sohbetlerin ve yazıların dolgu malzemesi sınıfındandır. Mesela tatillerde bisiklet kullanmak, yüzmek, sokakta futbol oynamak gibi çok kişinin yaptığı şeyler ince ayrıntılarına kadar hatırlanmayabilir. Çünkü gündelik hayatımızın bir parçası olmuşlardır.

Bir gün ağaçtan düşmüş, biriyle kavga etmiş, yolunuz kaybetmiş hem üşümüş hem de korkmuşsanız bunlar hafızanızdan kolay çıkmayacaktır. Buna benzer daha birçok şey.

Hatıralar hayatımızın öğretici ve yönlendirici bir parçasıdır. Bazen ibret alır, bazen ders çıkarırız. Bazen de tedbir alırız. Tecrübe denilen şey hatıralardan yani hafızan geçer.

Bir gün bir öğrencimin daha dördüncü sınıftayken okul gazetesine yazmış olduğu yazıyı basılı olarak gördüğündeki heyecanını dile getirmesi hayli düşündürücüydü. O zamana kadar gazeteleri hazır olarak gören bir kişi olarak burada yazı yazanları ve hazırlayanları gözünde çok büyütmüş olmalı ki- öyledir de- kendi yazısını bir okul gazetesinde görünce; gazeteyi aldığı gibi evine götürmüş. Götürmekle kalmamış babaannesinin sandığına saklamış. Üstelik de ev halkına gazetenin oradan çıkarılmamasını sıkı sıkı tembih etmiş.

Duruma şöyle bir bakacak olursak, bahsi geçen gazetenin o öğrenci üzerideki etkisinin ne olduğunu anlamamız mümkün mü? Değil elbette. O yaşta bir çocuğun dünyasında o gazetenin yeri nedir? Mesela aynı şey bir başkasının başına gelmiş olsa ne hisseder?

Sorular çoğaltılabilir. Üstelik cevapsız sorulardır bunlar. Cevapları sadece bu durum ile karşı karşıya gelenler tarafından uygun bir şekilde verilebilir.

Siz herhangi bir öğrenciye kitabın, derginin, gazetenin ve buna benzer yayın organlarının önemini ne kadar anlatırsanız anlatınız; kendi ismini gören biri kadar tesirli olamazsınız. Herhangi bir gazetede ne yazarsa yazsın belki bir yerde saklarsınız ama onu bir sandık içinde saklamazsınız. Çünkü sandık biraz da mahremiyetin korunduğu yerdir.

Daha on yaşında adını bir yerde okuyan bir kişi yaşarsa 70 yaşında torunlarına anlatacak çok şeyi var demektir. Ve çok basit görünen bu hadise onun hayatı boyunca unutmayacağı bir hatıra olarak kalacaktır.

Mazi belli bir yaştan sonra insanın önemli bir parçası olur. Çünkü bazı melekelerinizi kaybedip, üretkenliğiniz azalmaya başlayınca yapacaklarınızdan çok yaptıklarınızla ilgilenirsiniz. Belli zamandan sonra yapacağınız en iyi şey bir sonraki nesle yön göstermek, yol göstermektir. Yeni nesle yaşanmışlıklardan yola çıkarak yaşanacak olanları kolaylaştırmak için rehberlik etmek olacaktır. En önemli bilgilerden biri de tecrübedir. Çünkü tecrübe denenerek, görerek yani yaşayarak elde edilen şeydir. Ve kitaplarda belli bir yeri yoktur.

Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten evladır” sözü tecrübenin tanımlarından biridir. Elbette tecrübe sadece acı hatıralar sınıfından olan bir şey değildir. İnsanın örnek gösterebileceği o kadar çok iyi hatıraları da vardır ki ciltler dolusu bilgiye denktir.

Sizin de sandıkta sakladığınız bir şeyler var mı?

En azından “gönül sandığınızda” bir şeyler saklıyor olabilirsiniz.

Cevabı sizde kalsın…