Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Nazmi KILIÇ


ŞANSLI ÖĞRETMENLER

ŞANSLI ÖĞRETMENLER


    Geçtiğimiz hafta öğretmenler gününü içinde barındıran bir haftaydı. Hal böyle olunca bu haftaki yazımda öğretmenlik sanatıyla alakalı olsun istedim. Bu arada ortaokul ve lise yıllarından oluşan arkadaş grubunda paylaşılan bir anı yazısı dikkatimi çekti. Anı öğretmenlerle ilgili olunca daha fazla dikkatimi çekti. İlk kez duyduğum bu anıyı siz değerli kurlarla paylaşayım istedim.
    1 Şubat 1934'ün sabahı… Henüz uykuda olan Kılıç Ali'nin telefonu çaldı. Telefondaki ses telaşlıydı “Paşa çok kızgın hemen aracı hazırlayın!” Kılıç Ali yataktan fırladı. O sabah Çankaya Köşkü'nde alışılmışın dışında bir hareketlilik vardı.
    Çankaya Köşkü'nden birkaç araba hareket etti. Ortalık kar kış kıyamet…         Ankara'dan Kırşehir'e gidiyorlar ama nedenini bilmiyorlardı. Uygun bir aralık Falih Rıfkı, Kılıç Ali'ye anlattı; “Paşa dün gece bir mektup okumuş, Kırşehir'deki öğretmenlerin maaşı ödenmemiş. Şikayet mektubu göndermişler Çankaya'ya. 
    Paşa da neden öğretmenlerin maaşı ödenmez diye öfkelenmiş. Milli Eğitim Bakanı'ndan izahat istemiş! Bakan da 'Paşam, yollar kapalı posta ulaşmıyor, o yüzden maaşlar ulaşmamıştır' deyince Kırşehir'e gitmeye karar vermiş. Heyet toplanıp Kırşehir'e çıkmak üzere yola çıkmışlar.
    Göz gözü görmüyordu yolda. Tipi şiddetini artırmıştı. Konvoy Kırşehir'e giderken kayboldu, araçlar kara saplandı. Mola verdiler. Yürüyerek boş bir köy kahvesine girdiler. Üşüyorlardı. Bir iki odun bulup sobayı yaktılar. Gazi bir an önce çözmek istiyordu meseleyi “Hadi” dedi yanındakilere “öğretmenleri bekletmeyelim” Araçları ite kaka kardan çıkarıp yola devam ettiler.
    Kırşehir sınırına yaklaşınca Gazi'nin konvoyu bu kez tarlaya saplandı. Köylüler yetişti, yardım etti, araçları kardan çıkardılar.
Vilayette, İl Özel İdare Binası'na girdi Atatürk, maaşını alamayan öğretmenlerle görüştü. Yolların kötü olmasından ötürü postanın düzensiz çalıştığını, maaşların bu yüzden geciktiğini, bundan sonra böyle bir hata olmayacağını söyleyerek, tabiri yerindeyse özür dileyerek gönüllerini aldı ve öğretmenlerin maaşlarını elden takdim etti. 
    Yazar Tolga Aydoğan olarak tarihin tozlu sayfalarında bulabildiğim bu hatıra Atatürk'ün neden bu kadar sevildiğini gözler önüne seriyor. O, cehaletle savaşın ancak eğitimle olduğunun farkındaydı. O yüzden öğretmenlere büyük önem veriyordu. Evet, geciktirilen maaşlar için kar kış demeden yollara ancak bir kişi düşebilirdi; o kişiye de Mustafa Kemal Atatürk denirdi.
    Bir öğretmen olarak o zamanın öğretmenlerini ve öğretmenliğini kıskanmamak elde değil. Bu öğretmenler ne kadar şanslı öğretmenlermiş. Maaşlarını o zamanın ağır olumsuz şartları yüzünden alamamışlar. Cumhurbaşkanı maaşlarını vermek ve gönüllerini almak üzere onları ziyarete gelmiş. Gönüllerini almış.
    Şimdiki öğretmenlerin içinde bulundukları durum hepimizce malumdur. Şu şunu söyledi, bu bunu yaptı diye sıralamaya gerek yok. Olanları, yaşananları gözümüzle görüyor, kulağımızla duyuyoruz. Öğretmenin konulduğu nokta, öğretmene biçilen rol ülkenin gerçekleriyle ve hedefiyle örtüşmüyor. Vaziyet öğretmenler aleyhine her geçen gün olumsuzluğa doğru gidiyor. Bu apaçık görüldüğü halde hiç kimse kılını bile kıpırdatmıyor. Ecek, acaklarla boşuna enerji harcanıyor. Öğretmenler arası bölünmüşlük fırsat bilinip öğretmenlerin lehine hiçbir uygulama ortaya konulmuyor. Hal böyle olunca bize de doksan yıl önceki öğretmene gösterilen itibara, duyulan saygıya kıskanmak düşüyor. Hakikaten doksan yıl önceki öğretmenler çok şanslıymış. O günleri görebilmek, yaşayabilmek umuduyla sağlıcakla kalın.