Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Şeb-i Arus

Şeb-i Arus


    Şeb-i Arus, Farsça'da 'düğün gecesi' demektir. Bu ifade, ünlü mutasavvıf Mevlâna'ya aittir. Mevlâna Celâleddin-i Rumî, ölümü 'sevgiliye kavuşmak' olarak görmüş, ölümün gerçekleşeceği geceye de düğün gecesi adını vermiştir. 
Ona göre insan, ölümle sevgiliye kavuşur. Buradaki sevgiliden maksat, Allah(CC)'dır. Sevgiliye kavuşmak, korkulacak bir durum değil, aksine arzulanan bir demdir. İdlib'te 33 askerimiz haince bir saldırıya uğramış ve şehit olmuşlardır. Mevlâna'nın ifadesiyle sevgiliye kavuşmuşlardır. Ruhları şâd, mekânları Cennet olsun. Yaralılarımıza da Allah(CC)'tan acil şifalar diliyorum. 
Çoğu insan ölümden korkar. Ölümden kaçış olmadığını; kralların, sultanların, nice zenginlerin ve dahi Allah'ın elçileri peygamberlerin bu dünyadan göçtüklerini bile bile ölümden korkarlar. 
Ölümden korkmamalı mı?
Müslüman ölümden değil, ölüme hazırlıksız yakalanmaktan korkmalı.
İnsan ölünce kabre konulur. Sonrası da ahirettir. İlmihal kitaplarında ahiret şöyle tanımlanır:
“İsrafil'in, -mahiyeti bizce bilinmeyen- birinci sura üflemesiyle kıyametin kopmasından sonra, ikinci defa sura üfleyip insanların tekrar dirilmesi ile başlayacak olan hayata ahiret hayatı denir.”
Ahirete iman, imanın altı şartından biridir. Kişi ahirete inanmakla imanın bu şartını yerine getirmiş olur. Bunun yanı sıra kâmil imana ulaşırsa, daha bu dünyada iken bu imanın faydalarını görür. 
“Bu bir iman meselesidir. Dünya hayatı ile ne alâkası var?” demeyiniz. İslâm canlı bir dindir. Gereklerini yerine getiren, yani İslâmî bir hayat yaşayanlara dünyada sayısız faydalar sağlar. Biz burada sadece ahirete imanın dünyada kişiye sağlayacağı faydalara bir göz atalım. 
a)Ahirete iman, kişiye huzur ve mutluluk verir. Kişi bu dünyada Allah'ın emrine uygun yaşamıştır. Haliyle Allah'ın onu koruyup gözeteceğine inanır ve huzur bulur.
b)Kişi, ölümle yok olup gideceği endişesine kapılmaz. “Acaba kaç yaşında öleceğim, 30 mu, 40 mı? Bu dünyadan nasibimi almadan mı gideceğim?” diye endişeye kapılmaz. Kaç yaşında, hayatın hangi döneminde ölürse ölsün, ahirette ebedi bir hayatın onu beklediğini bilir. 
c)Ahirete iman, erken yaşta yakınlarını kaybedenler için bir tesellidir. Çünkü bir gün ona kavuşacağına inanır ve acılara sabreder. Daha iyi şartlarda ona kavuşmak için dünyada iyiliklere yönelir.
d)Ahirete iman, dünyada haksızlığa uğrayı hakkını alamayanlar için de bir teselli kaynağıdır. İnsan uğradığı bunca zulme, onca haksızlığa rağmen zalimin serbestçe ortalıkta dolaşmasından, hakkını alamamaktan dolayı rahatsız olur, hatta kahrolur. Adalet sistemi zalimi cezalandırmaz. Mazlum da hakkını almaya güç yetiremez. Bu durumda imanlı kişi kendi kendini yemez, kahretmez. İntikam duygusuna kapılıp kanun dışı yollara başvurmaz. O zaman zulme uğrayan kişi, “Seni Allah'a havale ettim. Yarın mahşerde hakkımı senden alacağım” der. Böylece biraz olsun rahatlar. Ama ahiret inancı olmayanların böyle bir teselli kaynağı yoktur. 
e)Ahirete iman, toplumsal barışın ve huzurun da kaynağıdır. Bu iman sayesinde bireyler, yapacakları her şeyin, bu dünyada olmasa bile ahirette karşılığını göreceklerini bildiklerinden kötülüklerden uzak durur, iyiliğe yönelirler. Toplumda yardımlaşma ve kaynaşma duyguları artar. İnsanlar birbirlerinden emin olurlar. Bu da huzuru getirir.
f)Ahirete iman, insanların moralini de yüksek tutar. İslâm Ordusu, devrinin en güçlü ordusuna sahip İran Ordusunu yener. Buna hayret edenlere, İslâm Ordusunun Komutanı Sa'd bin ebi Vakkas şu cevabı verir:
“Benim askerim şehit olmaya ne kadar isteklilerse, karşımızdaki askerler de o derecede ölmekten korkuyorlardı.”
Yazımı, şehitlerin durumunu anlatan Bakara Suresi 154. Ayeti ile bitirmek istiyorum:
“Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, fakat siz anlayamazsınız.”