Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Nazmi KILIÇ


ŞEHİTE MEKTUP

Yine duygularımızın yoğunlaştığı günleri yaşıyoruz. Geride bıraktığımız hafta Şehitler Gününü içinde barındıran bir haftaydı. Şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle andık.


Yine duygularımızın yoğunlaştığı günleri yaşıyoruz. Geride bıraktığımız hafta Şehitler Gününü içinde barındıran bir haftaydı. Şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle andık. Mezarlarını ziyaret edip onları unutmadığımızı ve unutulmaz olduklarını vurguladık. Bu vesile ile bir şehidimizin yakın arkadaşın hislerini hep birlikte paylaşalım istedim. Aziz şehitlerimize Allahtan rahmet diliyor, yakınlarının, yüce milletimizin acılarını paylaşıyoruz.
?Olmuyor Be Arkadaş!!!
Sayın izleyiciler! Bugün akşam saatlerinde Gabar dağında teröristlerle çatışmada bordo bereli er Hamza Seyit şehit düştü. Yakınlarını yasa boğan üzücü olay ile Gabar dağında hızlı bir arama-tarama başlatıldı ve ardından bir terörist sağ olarak yakalandı. Şehit Hamza´nın cenazesi, yarın memleketi olan Denizli´de kaldırılacaktır. Allah yakınlarına sabır versin?
Kapatın şu televizyonu. Duymak istemiyorum. Artık şehit istemiyorum! Desem ne çare? Elim kolum bağlı yine de duyuyorum. İşte senin şehitlik haberini de bu gece böyle duydum?
Canım arkadaşım! Vatan için canını vermiş asker, kalbi bayrak için atan genç, can dostum. Bu seslenişim sana ve seninle birlikte tüm şehitlere.
Saat gecenin bir yarısı, herkes belki kaçıncı rüyasını görmektedir. Fakat bende uykudan bir eser yok. İçimdeki duygular sanki şahlanacak bir at gibi. Ağlamak geliyor içimden. Ellerimde sanki bağlı bir kelepçe, vurmak istiyorum yastığa bütün hislerimce? Olmuyor be kardeş. Olmuyor? Beceremiyorum uyumayı. O kahpe kurşunlara yenildiğin günden beri uyku nedir bilmiyorum. Şu seni alıp götüren dünyaya inat kapatamıyorum gözlerimi. Çünkü sen geliyorsun aklıma. O haykırışın. Elindeki bayrakla ?Ne mutlu Türküm diyene!? deyişin geliyor gözümün önüne. Ne zaman aklıma gelsen sanki bir yaz yağmuru gibi boşalıveriyor gözbebeklerimden damlarla. Halsizleşiyor, uzanıyorum yastığa?
Hatırlar mısın? Gönlün kadar beyaz Pamukkale´ye karşı türküler söylerdik. Kâh Fatih Sultan Mehmet ile İstanbul´a, kâh sahabelerle asr-ı saadete giderdik. Mehterlerle, Çanakkale gezisi yaptığımız günler de olurdu bizim. Yeminler ederdik Allah´a. ?Vatan bölünmez, bayrak inmez, ezan dinmez!? diye?
Bizim kitabımızda bırakıp gitmek var mıydı be arkadaş? Teröristlere yenilmek var mıydı? Yeminimiz, birlikte mücadele için değil miydi? Yeminimiz, tek yüreklilik değil miydi? Ülkenin son toprağına, son kanımıza kadar savaşmak değil miydi? Ne oldu? Niye gittin? Şu ülkeyi otuz kupona alınır sananlara karşı hadlerini birlikte bildirmeyecek miydik?
Biliyorum ki şu an yanımdasın. Varlığını hissedebiliyorum. Ve biliyorum ki görüyorsun beni. Belki eski günlerdeki gibi sıvazlıyorsun sırtımı. ?Üzülme kardeş, Hazreti Peygamber ´Kişi sevdiği ile beraberdir.´ buyurmuş. Ben de seninleyim.? diyerek teselli etmeye çalışıyorsun beni. Ama seni alan bu dünyaya karşı yine bağıracağım. Çıkacağım Gabar dağın en son noktasına ve oradan beni duymak istemeyen hainlere, insanlıktan çıkmış hayvanlara, beyaz dünyadaki soytarıya, bayrağa sarılı tabuta karşı siyaset yapan timsah göz yaşlılara karşı Mehmet
Akif´in şu sözleriyle bağıracağım;
Âsım`ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Enes AYDIN