Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Şehitlere rahmet, PKK'ya lânet!

Şehitlere rahmet, PKK'ya lânet!


Türkiye, PKK belâsıyla ilk olarak 15 Ağustos 1984 tarihinde karşılaştı. Teröristler Siirt'in Eruh ilçesine saldırdılar. 1 asker şehit oldu, 9 asker ve 3 sivil yaralandı.
Geçen kırk yıl içinde şehitlerimizin sayısı her geçen gün arttı. Asker-sivil, PKK'nın şehit ettiklerinin toplam sayısı 13 bini aştı.
PKK sadece askeri, polisi değil; kadın-çocuk, genç-yaşlı demeden her kademeden insanımızı; bombalayarak, yol keserek, intihar saldırısı düzenleyerek, masum köylüleri kurşuna dizerek canice, vahşice katletti. Şehit veren ailelerin ocağına ateş düştü. Nice anaların yüreği yandı.
Milletin Meclisindekilerin teröristleri desteklemesi, insanımızı daha da kahretti. Sonunda dayanamayıp, “Teröristler Meclis'te! Meclis'i teröristlerden temizleyin!” diye haykırdılar.
Vatandaş haksız değildi. Kendisinin sorunlarıyla ilgilensin, dertlerine çözüm üretsin diye seçip Meclis'e gönderdiklerinin, dağlarda teröristlerle kol kola, omuz omuza fotoğrafları yayınlandı.
Türk Ordusu, hainleri inlerinde etkisiz hale getirmek için Türkiye sınırına 30-35 km mesafedeki Suriye'nin Kobani şehrine harekât düzenlemeyi plânlıyordu ki Meclis içinden bir tehdit sesi yükseldi:
“Kobani düşerse Adana da düşer! Kobani düşerse Ankara da düşer!..” 
Sesin sahibi, HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan'dı. (06.10.2014)
Kobani bir Türk şehri mi? Hayır.
Kobani, Türk vatandaşlarının yaşadığı bir yer mi? Hayır.
Öyleyse Kobani'den sana ne?
Niçin olacak; orada teröristlerin inleri var, yuvalandıkları yerler var.
PKK'nın Meclis'teki uzantısı suçüstü yakalanmıştır. Kobani için hançeresini yırtan bu kadın; Türkiye'nin hangi vilayetinin sorunu için sesini çıkarmıştır?
PKK'nın bitmediğini, ABD var oldukça bitmeyeceğini biliyorduk ama hiç olmazsa bir süredir şehit haberi almıyorduk. Yüreğimizi yakan acı haberleri almadan bazen aylar geçiyordu. Lâkin son yirmi gün içinde üç acı haberle sarsıldık.
Teröristlerin kalleşçe saldırısı ile önce 23.12.2023'te Hakurk'ta 6 şehit, bir gün sonra da Zap- Metina bölgesinde yine altı şehit verdik. MSB yetkilileri yoğun kış şartlarında teröristlerin görüş mesafesinin çok düşük olmasından faydalanarak roketlerle bu saldırıyı gerçekleştirdiğini söylediler. 
Bu saldırılardan sadece yirmi gün sonra teröristlerin, MSB'nın ifadesine göre söylüyorum, Kuzey Irak'taki üs bölgesine sızma girişimi sırasında çatışma çıkıyor ve dokuz askerimiz daha şehit oluyor. Yirmi günde yirmibir şehit! Bu vatanın yüreği buna nasıl dayansın?
“Ateş düştüğü yeri yakar” demişler. Gelen şehit haberleri bizi ziyadesiyle üzdü. Ancak asıl ateş, şehit ailelerinin ocağına düştü. Bir kere daha anaların yüreği yandı.
Şehit analarının yüreği yanarken, şehit babaları evlatlarının şehadetini metanetle karşıladı. Onların yüce bir mertebeye, şehadet mertebesine ulaşmasıyla teselli buldular. Çünkü şehitlik, Allah'ın peygamberlikten sonra has kullarına vadettiği en şerefli ödüldür. Allah (CC), Bakara Suresi 154.ayette;
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, ancak siz bunu bilemezsiniz” buyurarak şehitliği yüceltmiştir.
Şehitlik mertebesine ancak Müslüman olanlar ulaşabilir. Kul hakkı hariç, şehitlerin dünyadaki diğer günahlarının affolunacağı bildirilmiştir.
Bu vesileyle şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık ve afiyetler diliyoruz.
Ey vatan savunması uğrunda canlarını feda eden yiğitler! Ne yapsak hakkınızı ödeyemeyiz. Öyleyse size, İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un, 'Çanakkale Şehitlerine' isimli muhteşem şiirindeki ifadeleriyle seslenelim:
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.”