Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Mehmet TÜRKAN


ŞEHİTLİK

ŞEHİTLİK


     Bu hafta, vatanımıza halel gelmesin diye sınırlarımız dışında vatan savunması yapan, canlarını vatan yoluna feda eden şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Konunun güncelliğine binaen bizlere de şefaatleri olur düşüncesiyle şehitlik kavramını incelemek istiyorum.
“Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.”(Bakara 154) 
Taberî âyeti şöyle yorumluyor: “Çünkü ölü, hayatı bitmiş, duyuları yok olmuş insandır; bu sebeple de hiçbir şekilde hiçbir şeyden lezzet alamaz, hiçbir nimeti algılayamaz. Halbuki sizden veya diğer kullarımdan biri benim yolumda katledilmişse böyleleri benim nezdimde diridirler; onlar, bol nimetler, geniş rızıklar içinde mutlu bir hayat yaşamaktadırlar.
     Kısaca bizim inancımıza göre şehitler ölü değil diridir.   Asıl ölüler bizleriz aslında, gerçek diriler onlardın ve şehitlerimiz rabbimiz tarafından rızıklandırılmaktadır.  
    Arif Nihat Asya Bayrak şiirinde bayrak ve şehitliği şu mısraları ile dile getiriyor.
           …
              "Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü. 
               Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.”
                …
    Her toplumun, her milletin kendisini etrafında topladığı kutsal inançları ve değerleri vardır. Bizim de pek tabi ki gözümüzü kırpmadan canımızı feda edeceğimiz vatanımız, namusumuz ve kutsal değerlerimiz var. Yeri ve zamanı geldiğinde var olduğumuzdan bu yana yaptığımız gibi hiç tereddüt etmeden canımızı, malımızı, tüm varlığımızı feda edeceğimiz bu değerler bizi ayakta tutan kutsal vatanımız ve bizi biz yapan değerlerimizdir. Vatan bizim için aziz ve her şeyin önündedir.
    Allah yolunda, vatan yolunda, namus yolunda canını feda eden askerlerimize, güvenlik görevlilerine ve devlet görevlilerine şehit denir. Şehitlik, bizim inancımızda en büyük mertebedir. Şehitlerin kadir ve kıymetleri mertebelerin en yücelerindendir. Âhirette en büyük rütbenin Peygamberlikten sonra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehitlerin bütün günah ve kusurlarının Allah tarafından affedildiğine ve anne baba ve akrabalarına şefaatçi olduğuna inanılır.
    Bizim askerlerimizi, bizim güvenlik görevlilerimizi ve bizim insanımızı, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." düşüncesidir. Bu durum, bizim kültürümüzde "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. Yani, bu düşünceye sahip insanlarımız için, askerlerimiz için savaşta iki güzel netice vardır: Ya galip gelecek veya gazi olacak, ya şehit olacak ve mertebelerin en yükseğine ulaşacaktır. 
    Şehitlerin ölmediğine sadece ruhlarını teslim ettiklerine ve onların canlılar gibi yaşadığına ve ölürken de hiç bir acı hissetmediğine inanılır.
    Şehitlerimiz bizim topraklarımızın manevi bekçileridir. İnsanlarımız onların ölseler de bu toprakları korumaya devam ettiklerine inanırlar. Savaş zamanında, dara düştüğümüz anlarımızda değişik şekil ve mekânlarda askerlerimizin. Milletimizin yardımına koştuğuna inanırlar.     Anadolu coğrafyası bu aziz şehitlerimizin efsaneleri ile doludur. Faruk Nafiz Çamlıbel'in dediği gibi  “Yazılmamış bir destan gibidir Anadolu'muz”
    Bu gün vatanın yüksek dağlarında, karda kışta, her türlü zorlu şartlarda ülkemize yönelmiş her tehdidin karşısında sarsılmaz bir yürek gibi, sıra dağlar gibi durmaktadırlar. 
    Şehitler tepesi boş değil,
    Biri var bekliyor.
    Ve bir göğüs, nefes almak için;
    Rüzgar bekliyor.
    Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
    Yattığı toprak belli,
    Tuttuğu bayrak belli,
    Kim demiş meçhul asker diye? (Arif Nihat Asya)
           Geçmişten günümüze uzayan süreç içerisinde, Dumlupınar'da, Sarıkamış'ta,  Sakarya'da, Yemen'de, Kafkaslarda, Galiçya'da, Süveyş Kanalı'nın derinliklerinde, Afrika'nın çöllerinde, Irak'ta, Suriye'de, Çanakkale'de ve Anadolu'nun her karış toprağında şimdi de Afrin'de İdlip'de ve şehit düştükleri her yerde onların varlığını hissediyoruz. Bize canları ve kanları ile bağışladıkları bu vatanın uğruna nice delikanlıların nice dağ gibi yiğitlerin şehit olmaya devam ettiğini ve etmeye de devam edeceğini örnekleri yine dünyanın dört bir tarafında ve vatanımızın dört bir köşesinde görüyoruz. Bu bizim ruhumuzu besleyen Anadolu ruhunda, İslam ruhunda var. Biz şehitlerimizle birlikte yaşıyor onların ruhlarını her an hissediyoruz.
    Kısacası, Hak ve batıl savaşı kıyamete kadar devam edecek. Düşman her zaman var, var olmaya da devam edecek. Biliyoruz ki, su uyur ama düşman asla uyumaz. Ama bir şeyi daha biliyoruz Çanakkale ruhu, şehadet inancı bizde yaşamaya devam ettiği müddetçe düşmanların emelleri hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
    Bu genç yaşında, hayatının baharında bu dünyada en değerli varlığı olan hayatını kutsal vatan toprağı için feda etmiş, aziz şehitlerimizi saygıyla anıyor,  belki de bu vatan için aziz kanlarını toprağa gark eden şehitlerimizi en iyi anlatan İstiklal Marşımızın kıtaları ile sözümü bitiriyorum.
    "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, 
    Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehit oğlusun yazıktır incitme atanı,
    Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

    Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
    Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
    Canı cananı bütün varımı alsın da Huda,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.     
            "(Mehmet Akif Ersoy)