Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


ŞEKER KÂĞITLARI     

ŞEKER KÂĞITLARI     


Şeker kâğıtları…

     Ne güzel şeydi onlar!

     Çocukluğumuzda hayatımıza ayrı bir renk katan cıvıl cıvıl şeyler…

     Kitaplarımızın arasında, bir çocuk annesini nasıl beklerse özlemle kitabın kapağının açılmasını bekleyen sihirli parıltılar…

     Mahalle mektebine giderken Elif cüzünün içinde yeni bir harf öğrendiğimizde sevincimizi önce onlarla paylaşırdık, hatırlayanınız var mı?

     Bayramlarda bizim için şeker yemekten daha önemlisi şeker kâğıdı toplamaktı. Sanki şeker mevsimi bir anda geçiverecekmiş gibi ellerimizi nasıl çabuk tutardık. Onlardan çeşit çeşit süsler yapardık. Çoğu evin tavanında ikiz fındıklarla sarmaş dolaş halde görürdük onları ya da masaları, vitrinleri süsleyen turna kuşları gibi bir şeydiler…

     Şeker kâğıtlarının katlanması ayrı bir hüner gerektirirdi elbet. Onu öyle paçavra gibi katlayıp koyamazdık kitapların arasına. Onların da kalbinin olduğunu ve kırılabileceğini düşünürdük. İncitiriz diye korkardık. Yol kenarında parçalanıp atılmış bir şeker kâğıdı görsek içimiz nasıl acırdı.

     Ne kadar saf, yalansız ve tatlı bir dünya sunarlardı bize.

     Şimdiki çocuklar onların yerini plastik oyuncaklarla doldurup kendilerine sahte bir dünya kurmaya çalışıyorlar… Doldurabilirler mi?

     Yeni nesil kitapların arasında reklâm kokan ayraçlar, şeker kâğıtlarının tadını hiç vermiyor bana. Hani arada konuşmalıyım onlarla, kitap okurken dertleşmeliyim. Gözlerimden yaş düştüğünde sayfaların arasına beni teselli etmeli. Onlara bakarak gülümseyebilmeliyim. Ruhum ısınmalı. İşte böyle bir dosttu şeker kâğıtları.

     Belki de gözlerimizdeki ışıltının yavaş yavaş yok olmasının nedeni şeker kâğıtlarını yırtıp büyük bir açgözlülükle şekerlere saldırmamızdır. Ne dersiniz?