Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


SELİM EROĞLU

SELİM EROĞLU


Biyografik yazıları önemli bulurum. Yazılırken ne sanat kaygısı olur, ne de lüzumsuz ilaveler. Sadece kendi gördüklerinizin yorumu olur ki o kadar da olsun artık.
Elbette bu tür yazıları birkaç sütuna hapsetmek de doğru değil. Çünkü bahsettiğiniz şahsı dar bir kalıba sokmuş olursunuz. Teferruatlı biyografik çalışmalar birçok açıdan öneme haizdir.

Siz kişi hakkında yazarken; yaşadığı dönem, yaşadığı yer, fikirleri, hassasiyetlerinin yanı sıra bulunduğu cemiyete ait ipuçlarını da elde edersiniz. Sizin yazdıklarınızdan yola çıkılarak daha farklı eserler ortaya çıkar.
Böyle bir girizgâhtan sonra mevzuu hakkında birkaç kelam edelim.

Efendim Selim Eroğlu Bey`le tanışmamız aynı gazetede yazmamızla başladı. Tıpkı diğer yazar arkadaşlarımız ve ağabeylerimiz gibi. İnsanın yakınıyla ilgili bilgisi olmasa uzak ile hiç olmaz. Biz de yazar kardeşlerimiz ve hocalarımız neler yazmışlar diye fırsat buldukça daha önceki yazılarına da göz atık. Gördük ki her yazıdan bir hisse almamız gerekiyormuş.

Selim Bey öncelikle dil ve kültüre verdiği önem ortaya çıkıyor. Zaten bir milleti millet yapan unsurlardan birisi de dildir. Biz Osmanlının bakiyesi durumunda bir ülkeyiz. Yani cumhuriyetin ilanından öncekileri “vatanlarından sürüp” yeni bir millet gelmedi bu ülkeye. O halde dedelerimizle olan bazı bağlarımız var. Aynı dinin, aynı dilin ve aynı kültürün içinden geldik. O halde bütün bunları bir çırpıda silip atamayız.
Selim Eroğlun`un sadece yazılarının başlıklarına baksanız bile size hassasiyetlerini anlarsınız. Elbette okumanızı tavsiye ederiz.

Ben Terme`ye yeni geldiğim zamanlardı. Selim Bey`in 27 Mart 2013 tarihli “Bu Basry Bizim Basri mi (!)” başlıklı yazısı dikkatimi çekmişti. O yazı milli kültür üzerine yazılmış önemli yazılardan birisidir. Yazı “Basri`ye sahip çıkmak aslında kendimize sahip olmaktır.” cümlesiyle sona ermektedir ki her şeyi özetliyor.

Yine yeni atandığı bir okulda geçen ve konuyu “12-A`nın Gündemi” başlıklı yazısında ise sınıfta yapmış olduğu bir “form”da Kırımlı yazar Gaspıralı İsmail`in bir sözünü yazısında belirtmesi daha önceleri aynı coğrafya üzerinde yaşamış olmanın verdiği ortak paydanın; seneler sonra aynı kültüre sahip kişilere örnek teşkil etmesiydi.

Selim Bey`in Terme`nin sosyal ve kültürel tarihi üzerine çalışma yaptığını, bunları başkalarına da duyurarak bir kültürün devamlılığını akamete uğratmadan nasıl sürdürülebileceğini bizlere göstermiştir. Kimse kendi değerlerine sahip çıkmazsa başkaları size hiç sahip çıkmaz ve kendi efsanelerini sizin tarihinizmiş gibi size dayatır. Ve siz o zaman “siz olmaktan” çıkmışsınız demektir.
“Bakçek Modası” başlıklı yazısında bile Türkçenin her dili karşılayabilecek yeterlilikte olduğunu göstermiştir. “Selfiye” kelimesi sınırlarımızdan destursuz girerken bir Allah`ın kulu bu hususta fikir üretmemiştir. Ama hiçbir Avrupalı bize ait terimleri Türkçe kullanmamaktadır.

Neyse. Yerimiz dar. Eh! Oynamasını da bilmiyoruz. Yazımız şimdilik kaydıyla son bulmak üzere.
Selim Eroğlu`na meslek ve yazı hayatında başarılar dilerim. Daha çok şey öğreneceğiz. Sürçü kelam ettikse af ola…