Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


SELİM EROĞLU VE KÜLTÜR TARİHİMİZ ÜZERİNE

SELİM EROĞLU VE KÜLTÜR TARİHİMİZ ÜZERİNE


Gazetemizin 19 Kasım 2014 tasrihli nüshasında muharrir arkadaşımız “O bizim için tarihti” adlı yazısı ile ister istemez biraz gerilere gittik.
Tarih denilince akla savaşlar, uzun seneler öncesi ve devirler geliyor. Ancak dünün bile bir tarih olduğunun çok kişi idrakinde değil. Çok şeyi kaybedince kıymetini anlamamız ise bir noksanlık. Hiç hatırlamamız ise tam bir vefasızlık.

Selim hocamız evlerinin önünde bulunan dut ağaçlarından bahisle onlar ile yaşadıklarını akıcı bir üslupla kaleme almış. İyi de etmiş. Şöyle bir maziye baktığımızda nelerle büyüdüğümüzün kaç kişi farkında olur? Halbuki dünya gelişimizden ölene kadar geçen süre içinde bir çok şeyle beraber yaşayacağız. Eşyalar, çevre, arkadaşlarımız vs…

Biz bu yazıyı okurken baba ocağındaki evimizi ve çevresindeki ağaçları hayal ettim. Aralarında dut ağaçları da vardı. Şimdi bir tane bile yok. Hatta sadece dut ağacımı? Şeftaliler, armutlar, beyaz veya siyah incirler, üzümler ve daha niceleri. Bir bir çekildi hayatımızdan. Daha doğrusu onları hayatımızdan çıkardık.

Evet, onları hayatımızdan çıkardık. Çıkardık da yerine ne koyduk peki? Öncelikle şunu söyleyebilirim ki tabii olan her şeyin yerini sunileri aldı. Ahşap betonla yer değiştirdi mesela. Daha samimi ve sıcak görünümlü binalarımız bir beton yığına dönüştü. Daha doğrusu dönüştürdük. Köylerde hane halkını başında toplayan ocaklık veya sobalar kaldırıldı, yerini her odada bulunan kalorifer petekleri aldı. Artık soflarımıza bile aynı anda oturamaz olduk.

Bizim kültürümüzde meyve ağaçları mühimdir. Zaten öyle diyor Selim Eroğlu. “Dedem sadaka-i cariye olsun diye 1930`lu yıllarda dikmiş.” diyor. “Sadaka-i cariye” ne güzel bir tabir. Var olduğu müddetçe sahibine sevap kazandıran bir hayrat. Hani “Balık bilmese Halik bilir” diye söylediğimiz şey.

İnsanoğlu her anıyla bir tarihtir aslında. Hocamız bize bunu bir defa daha hatırlattı. Çok gerilere gitmeye lüzum yok. Herkes kendi yaşına göre beş on yıl geriye giderse, boğazına düğümlenecek bir şeyler bulur. Hatta çocukken ayağınızın takılıp düşmenize sebep olan taş parçasını bile özlersiniz.

An`ı yaşamak, sadece ileriye bakmak hayat değildir. Mademki insanız et, kemik ve kandan başka ruh da taşıyoruz. Önümüze bakmakla ancak bedenimizi rahata kavuşturacak tedbirler alabiliriz. İnsanoğlu maddi yanlarını haricinde manevi yanlarının da ihtiyaçlarını karşılayamadıkça huzur bulamaz.

Her şeyin bir tarihi vardır. ve bizi yarınlara götüren şey o tarihtir. Tarih kötüden ibret alıp, ders çıkarmaya yarar. İyi şeyler geliştirilir, nahoş şeyler için ise bir daha aynı şeylerle karşılaşmamız için çareler üretmemize yardımcı olur.
Selim Eroğlu`nun gönlünden kalemine akseden nefis bir yazı okuduk. Ve hocamız bize “İnsanda bir gönlün var olduğunu” hatırlattı. İyi de etti. Kendisine bu güzel yazısından dolayı müteşekkiriz. Bize güzel günlerimizi yâd ettirdiği için.
Ayrıca hatıraların sadece insan hayatı için değil, cemiyet için de önemli olduğunu düşünenlerdenim.
Selim Eroğlu hocamıza bir defa daha teşekkür eder, bundan sonraki hayatında güzel hatıraların daha çok olmasını niyaz ederim.