Bugün, 17 Nisan 2024 Çarşamba

B.Rahmi ÖZEN


SEV BENİ DER, İSTANBUL`UN ŞARKILARI (1)

SEV BENİ DER, İSTANBUL`UN ŞARKILARI (1)


Gecedir. Rüstempaşa Kervansarayı`nın konuğusunuzdur. Yine rüyalarınızı renklendirir mega kent.

Gözlerinize uyku girer girmez; leb-i derya dudaklarıyla rüyalarınızın konuğu mercan gözlü İstanbul, inci bölüğündeki sözleriyle anlatır size kendini:

Benim; Ayasofya`nın inşasında çil çil altınlar bahşeden bir kraliçe Zeo`m vardı. Görkemli manastırlardan bugün adı Zeyrek Camii olan inşaatın temelini başlatan bir kraliçe Erine`m vardı. İstanbul`u camiler kenti yapan bir Haseki Sultan`ım, Abdü`sselam Camiini ve Çeşmesini yapan bir

Mihrişah Sultan`ım vardı. Atik Valide Camiini, İmaretini, Medresesini, Darüşşifasını ve Çifte Hamamını kente kazandıran bir Nurbanu Valide Sultan`ım vardı. Benim, Eminönü Yeni Camiinin temelini atan, Üsküdar Çinili Camin ve Mektebini ve Çeşmesini ve Dâr-ül Hadis binasını, Çifte

Hamamını, Sebilini, Valide Medresesi Camini, Valide Hanını bana kazandıran bir Mahpeyker Kösem Valide Sultan`ım vardı. Benim, Valide Camii, Vakıf Guraba Hastanesi ve çeşmesinin bânisi bir Bezm-i âlem Valide Sultan`ım vardı. Hiç unutmam yüreğimde ud çalan Osmanlının udî kadınlarını.

Neşeyi taşıyan sesleri, hüznü süpürürdü meclislerde. `Sev, beni!` derdi ürettiği şarkılar. Kalender meşrebim, sevgi doğururdu cümle köşeden. Biline ki, ben sadece göze hitabeden taş değilim, mermer değilim, çini değil, ahşap değilim. Ben, biraz da gönüllere hitap eden sesim, ney`de nefes, telde beste, dilde güfteyim. Bir yol bulup anbean eserlerimin mimarisi gibi bulutlara yükselir sesim. Ben, bazen Dede Efendi olurum, Itrî olurum, Hacı Arif Bey olurum, Ali Ufkî, Münir Nurettin Selçuk olurum…

Ney`e, kavala, tele üfürdüğüm müziğimin özel bir derinliği vardır. Musikimde saklıdır ruh dünyam, sanatım, kültürüm, medeniyetim. Beyaz şarkılar bestelerler benim bestekârlarım. Çiğdemler yeşerir tevhit sularımda. Dualar eder erenler, evliyalar, enbiyalar. Ve gazilerin besmeleli niyazlarında her gün yeni kardelenler açar. Yüreğimin inanç dolu mekânına hanlar, hamamlar, kervansaraylar döşedi, camiler dikti Mimar Sinanlar. Ve nefes nefes Yıldırım Beyazıt kokar, lale kokar, leylak kokar, gelincik kokar bahçelerim. Dâr`ül-Elhan`ım vardır. Ben, Müniristanbul`um.

Üfleyince derin derin bir mistik rüya başlar sinemin kabaran göğünde. Müsikim; Topkapı, Süleymaniye ve Dolmabahçe`nin sese dönüşümüdür. Göksu Kasr-ı Hümayunu, Sultanahmet kayıkları, Kandilli burnu, Beylerbeyi Sarayı; hepsi bir sihirli gecenin mehtabı, ucu gerçeğe çıkan pembe düşlerin sabahıdır. Ve ben, duyguların martı kanatlı yüce adıyım. Ben, Üsküdar`da Aziz Mahmut Hüdayi, Kocamustafapaşa`da Sümbül Efendi, Şehzade Külliyesinde Velhac Baba. Ayvansaray`da Yavedud… Ve ben, Telli Baba`yım…

Bir yol gözler gelsin diye, sizi.

Bu yol; bir yanda nefsin hodkâmlığından şımaranların, bir yanda türlü acılar içinde kıvrananların yaşadığı bir devirde; canlara can taşıyan asil bir nehrin yatağıdır. İstanbul`un öte yakasından Hüdâ ışığına pervane olmak için gelip, saltanat kanatlarını yakanların yoludur, bu yol. (Devamı Haftaya)