Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Zeki ORDU


SEVGİ PERDESİNİN GÖNÜL NOTASI


Tür­kü­ler bizi söy­ler
Gö­nül­den sizi söy­ler
Söz­le­ri son bu­lur­sa
Aşı­ğın özü söy­ler

Ne­re­de bir türkü du­yar­sa­nız ken­di­niz­den bir şey­ler bu­lur­su­nuz. İçi­niz­de kül­len­me­ye yüz tutan bir ate­şin sı­zı­sı­nı ha­tır­la­tır size. Belki ha­yal­le­ri­ni­zi? Belki de ger­çek­leş­me­yen ha­yal­le­ri­ni­zi?


Yo­lu­mu­zun An­tal­ya´ya düş­me­siy­le 35 yıl­lık ar­ka­da­şım müzik öğ­ret­me­ni ve bes­te­kâr Osman Çolak ile Azize Kah­ra­man Halk Eği­tim Mer­ke­zi Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan or­ga­ni­ze edi­len Türk Halk Mü­zi­ği kon­se­ri­ne ka­tıl­dım.


Koro ve solo ha­lin­de su­nu­lan eser­le­ri din­ler­ken yur­dun dört bir ya­nı­na ha­ya­li se­ya­hat ettim. Bazen ha­tı­ra­lar, bazen de ha­yal­ler zih­nim­de sey­rü­se­fer etti. Ko­ro­da bu­lu­nan otuz­dan fazla ki­şi­den 19´u solo ha­lin­de otuza yakın türkü okudu.


Edin­di­ğim bil­gi­le­re göre ko­ro­da de­ği­şik mes­lek ve yaş­tan ki­şi­ler pro­fes­yo­nel­le­re taş çı­ka­ra­cak per­for­mans ser­gi­le­di. Saz eki­bi­nin zen­gin­li­ği göz­ler­den kaç­ma­dı. Ritim saz­lar, akor­de­on, cüm­büş, sipsi, kaval, zurna, ke­men­çe, cura, tar, kabak ke­ma­ni ve tür­kü­le­rin vaz­ge­çil­me­zi bağ­la­ma­lar so­list­le­re eşlik etti. Ko­ro­nun en dik­kat çe­ki­ci yan­la­rın­dan biri de ba­ba­la­rın kız­la­rı­na eşlik et­me­siy­di. Cüm­büş sa­nat­çı­sı Meh­met Alper Be­ye­fen­di ile kızı Şule Alper Ha­nı­me­fen­di; yine cura sa­nat­çı­sı Kazım Şe­ker­ci Be­ye­fen­di ile kızı Selda Şe­ker­ci aynı sah­ne­nin ve ko­ro­nun birer ela­ma­nıy­dı.


Ko­ro­nun en dik­kat çe­ki­ci olay­la­rın­dan bi­ri­si de saz sa­nat­çı­la­rın­dan Rasih Çenit Be­ye­fen­di bir tür­kü­yü oku­mak için mik­ro­fo­na gel­di­ğin­de bağ­la­ma­sı­nı kol­tu­ğu­na bı­rak­tı. Biz Rasih Bey´in ese­ri­ni ses­len­di­rir­ken bağ­la­ma­sı­nın kendi kol­tu­ğun­da boş du­ra­ca­ğı­nı zan­ne­der­ken ko­ro­da bu­lu­nan Nihat Ka­ra­ca´nın ye­ri­ni bı­ra­ka­rak Rasih Bey´in sa­zı­nı alıp devam et­me­si çok önem­li me­saj­lar ta­şı­yor­du. Prog­ram bit­ti­ğin­de du­ru­mu Nihat Bey´e sor­du­ğum­da bana ?Bağ­la­ma­yı sa­hip­siz bı­rak­ma­mak lazım? dedi.


Baş­lan­gıç­ta, bil­di­ği­miz bir kon­ser hük­mün­de olan ge­ce­de sürp­riz­ler bir­bi­ri­ni ko­va­lı­yor­du. Bun­lar­dan bi­ri­si de Koro Şefi Osman Çolak´ın öğ­ren­ci­si Gizem Çi­vi­ci´yi sah­ne­ye davet et­me­siy­di. ?Bunda sürp­riz ola­cak ne var!? diyen ola­bi­lir. Ancak bu davet es­na­sın­da Osman Çolak´ın öğ­ret­me­ni Ahmet Tur­gut Be­ye­fen­di­nin de saz ekibi ara­sın­da ol­du­ğu­nu söy­le­me­si gö­rül­me­ye de­ğer­di. Üç nes­lin bir arada ol­du­ğu bir kon­se­ri takip edi­yor­duk.


Ge­ce­nin en il­ginç yanı şüp­he­siz Ahmet Tur­gut Be­ye­fen­di­nin kısa ko­nuş­ma­sıy­dı. Ko­nuş­ma­sın­da ko­ro­nun ama­tör bir ruhla ha­zır­lan­dı­ğı­nı, tek­nik ola­rak bazı şey­le­ri tam ola­rak yerli ye­ri­ne ge­ti­re­me­miş ola­bi­le­ce­ği­ni, bunun ise çok önem­li ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­di. Önem­li olan şeyin sa­mi­mi­yet, sevgi ve ya­pı­lan işe olan say­gı­sı ol­du­ğu­nu söy­le­di. No­ta­la­ra nasıl do­ku­nul­du­ğu­nun bir öne­mi­nin ol­ma­dı­ğı­nı açık­la­dı. Yani kı­sa­ca ?Siz sevgi per­de­sin­de­ki gönül no­ta­sı­na do­ku­nun yeter? der gibi bir açık­la­may­dı. Daha doğ­ru­su ben öyle an­la­dım.


Prog­ram­dan sonra bazı ar­ka­daş­lar­la yine bu­luş­tuk. Ge­ce­ye ait ko­nuş­ma­lar üze­rin­den gün­ler geç­me­si­ne rağ­men ko­nu­şu­lu­yor­du. Özel­lik­le ?Yal­nız Efe? la­ka­bıy­la bi­li­nen Er­tuğ­rul Göksü tek ba­şı­na bir ekip­ti ve ge­ce­ye dam­ga­sı­nı vur­muş­tu.
Ge­ce­nin son sa­nat­çı­sı Atiye Tez­can söy­le­di­ği tür­kü­ler­le se­yir­ci­ler sanki sah­ne­yi işgal etti.


Prog­ram­dan sonra Ahmet Turan Çe­tin­de­re, Cey­lan Yaşar, Hasan Saf­ran ile gö­rüş­tük. Daha sonra Sos­yal Gü­ven­lik Ku­ru­mun­da ça­lı­şan Nev­zat Öz­de­mir Be­ye­fen­di­yi zi­ya­ret ettik. Bize kendi usul­le­ri­ne göre pişen kah­ve­sin­den ikram etti.
Daha sonra, Azize Kah­ra­man Halk Eği­tim Müdür Yar­dım­cı­sı Sayın Emine Erkal Ha­nı­me­fen­di­yi zi­ya­ret ettik. Ku­ru­mun ça­lış­ma­la­rın­dan bah­set­ti. Do­na­nım­lı ol­du­ğu bel­liy­di. Gerek per­so­ne­li, ge­rek­se kur­si­yer­ler ta­ra­fın­dan çok se­vil­di­ği bel­liy­di. Her ku­rum­da böyle bir ida­re­ci­nin ol­ma­sı­nın ku­ru­mu için bir ka­zanç ola­ca­ğı in­ti­baı edin­dik.


Kı­sa­ca An­tal­ya se­ya­ha­ti­miz, kül­tü­rel ça­lış­ma­la­rı ye­rin­de takip et­me­mi­zi sağ­la­dı. Ay­rı­ca Bilgi Pı­na­rı Der­gi­si ya­zar­la­rın­dan Ertan Alp Be­ye­fen­di­yi Serik il­çe­sin­de zi­ya­ret ettik. Tabii 35 sene önce bir me­kâ­nı pay­laş­tı­ğı­mız Osman Çolak ile Fi­ni­ke il­çe­sin­de bu­lu­nan Vedat Aras ile has­ret gi­der­dik. Öğ­ren­cim olan, Kon­ya­al­tı il­çe­sin­de İlçe Milli Eği­tim Şube Mü­dü­rü Sayın Ömer Güllü´yü de zi­ya­ret­te bu­lun­dum.


An­tal­ya´da çok şey öğ­ren­dik. Öğ­ren­me­ye de devam edi­yo­ruz.


Ne­re­de bir türkü du­yar­sa­nız ken­di­niz­den bir şey­ler bu­lur­su­nuz. İçi­niz­de kül­len­me­ye yüz tutan bir ate­şin sı­zı­sı­nı ha­tır­la­tır size. Belki ha­yal­le­ri­ni­zi? Belki de ger­çek­leş­me­yen ha­yal­le­ri­ni­zi?