Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


SEYFİ GÜNAÇTI


Çoğumuzun yakından tanıdığı, yılların eğitimcisi Seyfi Bey, yaş haddinden 16 Kasım itibariyle emekli oldu.

Şayet mevzuatta ´yaş haddi´ diye bir kural olmasaydı aynı verimlilikle mesleğine daha devam ederdi diye düşünüyorum.

Seyfi Bey, kendi ifadesiyle bu kutsal görevi tam 42 yıl yapmış. Bu 42 yılın yaklaşık 20 yılına ben yakından şahidim. Tam 10 yıl Bülent Çavuşoğlu Anadolu Lisesinde bereber görev yapma bahtiyarlığım oldu. 10 yılın sonunda görev yerlerimiz ayrılsa da dostluğumuz, ahbaplığımız ziyadeleşerek devam etti. Öğretmenliğimizin yanı sıra Bilgi´de kalem arkadaşlığımız var. Kendisini, kendisi kadar olmasa da, çok iyi tanıdığımı zannediyorum. İnşallah yanılmıyorumdur.


Seyfi Bey, başta belirteyim, mesleğini, işini severek ve isteyerek yapan iyi bir muallimdir. Muallimliğinin de ötesinde iyi bir eğitimcidir. Zaten öğretmenliği severek ve isteyerek yapmayanın yaş haddine kadar gelmesi mümkün değil. İstisnalar kaideyi bozmaz.


Ben, onun işini son ana kadar ilk günkü gibi aynı heyecanla ve arzu ile ifa ettiğinin en yakın şahidiyim. Yaptığı işi , bilhassa öğretmenliği çok önemser. Prensip sahibidir. Yaptığı işi asla ve kata savsaklamaz. Hangi işi yaparsan yap, ama en iyisini yap , düşüncesinin yaşayan misalidir. Öğrencilerine sevgiyle ve saygıyla yaklaşır. Bunu yaparken disiplini asla elden bırakmaz. Onu en çok üzen öğrencilerin laubali ve lakayt halleri olmuştur.


O,sadece dersleriyle öğretmen olmamıştır. Ders dışı sosyal-kültürel faaliyetleriyle de adından söz ettirmesini bilmiştir. Gezi işi ondan sorulur/du.


Birkaç geziye beraber gittik. Gezilerde şahit oldum: Hiçbir zaman işi oluruna bırakmıyor. Her şeyi bir plan dahilinde icra eder. Neyi, ne zaman, nasıl, ne kadar ve kiminle yapacağını önceden planlamıştır. Kervan yolda düzeler düşüncesi ona terstir. Hafızası çok kuvvetlidir, ama hiçbir zaman çok kuvvetli olan hafızasına güvenmez. Ne olur ne olmaz der, her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısına varıncaya kadar not eder. Hatırda kalmaz, satırda kalır, der.

Gezi boyunca not defterini yanından hiç ayırmaz. Bütün ayrıntıları buraya not eder. Onun not defterinden yakın tarihimizin izini sürmek mümkündür. Gezi bitince notlarını gözden geçirir, raporlaştırır ve yazıya döker.


İyi bir gözlemcidir. Her şeyi müşahede altına alır ve analizini yapar. Bu özelliğini zevkle okuduğumuz yazılarında görmek mümkün.


Sesini yükseltmez, sözünü yükseltir. İyi bir müzakerecidir ama asla münakaşa etmez. Sessiz kalması yenilgiyi kabul ettiğinden değil, asaletindendir. Diklenmez ama dik durmasını da bilir. Fikrini zorla kabul ettirmeye çalışmaz ama doğru bildiklerinden de geri adım atmaz.


İyi bir derlemecidir, arşivlemeye büyük önem verir. Yazılması gereken her şeyi not eder. Gazete kupürlerini dosyalayıp muhafaza altına alır. Gazete kupürlerinden oluşan iki sergi bile açmıştır. Kırk yıl önceki hadiseleri size vesika olarak sunar. Misal olarak 12 Eylül 1985´ te Terme´de ve memlekette neler olmuştu deyin, size anında belgeli cevap versin.


Yaptığı işin hakkını vermek için her zorluğu göze alır. Görevinde çok titizdir. Bu titizliği çoğu kere başına iş açmıştır. İstese de eyyamcı olmamıştır/olamamıştır. Devletin yüce menfaatleri onun düşüncesinde daima ağır basmıştır.

Yanlış yapan babasının oğlu bile olsa affetmez.


Bir zamanlar Terme´de İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığını eğitim camiası kadar kamuoyu da yakından bilir. Onun müdürlüğü hala efsaneliğini koruyor. Çoğunun onunla ilgili bir hatırası vardır. Bu hatıralar derlense ciltler dolusu kitap olur. Ben şahidim ve kefilim, devletin bir kuruşunu kimselere yedirmemiştir. Görevini su-i istimal edeni asla affetmemiştir. Bu bakımdan sevmeyeni de bir hayli olmuştur. O, doğru yaptığına inandığında yapılan karalamalara ve düşmanlıklara takılıp kalmaz. Gülüp geçer.


Bir defasında : ´´ Müdürlüğünda çok sertmişsin, bu gücü nereden alıyordun´´ diye sordum. ´´Benim gücüm nerden olacak. Bu güç bana yasaların verdiği güçtü. Yoksa ben aciz bir kulum´´ cevabını vermişti.


Onun yaptığını çok az kişi yapar. Müdürlükten sonra aynı yerde, bir zamanlar amirleri olduğu meslektaşlarıyla birlikte yıllarca öğretmenlik yaptı. Bundan hiç gocunmadı. Kaderim böyleymiş dedi. Ben neticede asli işimi yapıyorum dedi. Bir zamanlar ben koskoca müdürdüm enaniyyetine kapılmadı. Şahsına karşı yüzüne yapılan eleştirilere bile gülüp geçti. Kişiyle değil işiyle meşgul oldu.


Yaş haddine kadar ilk günkü gibi aynı aşk ve şevkle öğretmenlik yapmak her faniye nasip olmaz. İşi zirvede tamamlamak kolay değildir. Ben, şahsen kendimden emin değilim. O, bunu başardı. Alnının akıyla mesleğine resmi olarak son noktayı koydu. Bu durum, sadece resmiyetten ibaret. Aslında eğitimcinin emekliliği olmaz. O, son nefesine kadar eğitimciliğe devam eder.


Seyfi Bey, birikimiyle, tecrübesiyle, fikirleriyle ve kalemiyle yine bizimle olacaktır. Buna yürekten inanıyorum.


Eğitim ordusundan büyük bir kıymet ayrıldı. Bunu bir kayıp olarak görüyorum. İşin kadr ü kıymetini bilenler de aynı kanaattedirler diye düşünüyorum.


Seyfi Bey´e sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir emeklilik hayatı diliyorum. Benimkisi sadece bir temenni.


O işini bilir.