Kadınların eşlerinin ve sevgililerinin fiziksel şiddetine maruz kaldıklarını, bir sağlık personelinin hastası tarafından aşağılandığını ve öldürüldüğünü, çocukların cinsel istismara uğradıklarını veya bakıcı şiddetine maruz kaldıklarını, öğrencilerin öğretmenlerine saldırdıklarını, güvenlik güçlerinin suçlular tarafından tartaklandığını, yaralandığını hemen her gün medyadan okuyor ve izliyoruz. Toplumsal olarak şiddete meylimiz her geçen gün artarken bu yarayı nasıl saracağımızı da bilemiyoruz.
Peki nedir şiddet?
Şiddet; insanda doğal olarak var olduğu kabul edilen saldırganlık eğiliminin bireysel ya da toplumsal boyutta ancak diğerine zarar verecek biçimde dışa vurulmasıdır. Aynı zamanda saldırganlığın nefret, düşmanlık gibi duygu durumlarının daha da etkinlik kazandığı biçimi olarak tanımlanabilir. Şiddet bir saldırganlık davranışıdır ve yalnızca fiziksel olarak vuku bulmaz, çeşitleri vardır.
-Fiziksel Şiddet: Şiddet davranışı, fiziksel zarar verme şeklindedir. Örneğin; tokat atma, tekmeleme, itme gibi.
-Sözel Şiddet: Sözlü zarar verme şeklindedir. Örneğin; tehdit, alay, bağırma, küfür vb.
-Toplumsal Şiddet: Genelde bireyi toplumdan soyutlama, toplumsal ilişkileri engelleme şeklindedir Örneğin; zorla evlendirme, dışarı çıkarmama gibi.
-Cinsel Şiddet: Cinsel içerikli davranışların olduğu şiddet türüdür. Örneğin; ilişkiye zorlama, tecavüz gibi.
-Ekonomik Şiddet: Para çalmak, zorla çalıştırmak, hiç para vermemek gibi davranışları içerir.
İnsan dürtüsel bir varlıktır ve saldırganlık dürtüsü de doğasında vardır. Kendisine veya çevresindekilere zarar verme eğilimi içerisindedir bu sebeple şiddeti tamamen ortadan kaldırma arzusu ütopik bir düşünce olacaktır. Ancak etrafımıza ve kendimize yönelttiğimiz saldırgan dürtülerimizle başa çıkmayı öğrenmek ve bu dürtüyü zararsızca ehlileştirebilmek gerekmektedir.
Hepimizin öfkesi, saldırganlık düzeyi, öfkesini ifade etme biçimi ortak özellikler gösterse de birbirinden farklıdır. Bu sebeple her türlü şiddet vakasında hem şiddeti uygulayanın hem de maruz kalanın ayrı ayrı bireysel psikolojik destek alması gereklidir.Çünkü saldırganlık dürtüsel olup, çoğu zaman kişilerin engel olamadığı yapmak istemese de kontrol edemediği durumlardır.
-Toplumda şiddeti kontrol altına alabilmek için öncelikle caydırıcı yasalarla şiddetin etrafını daraltmak ve bireyleri kontrol altına almak gerekir.
-Şiddet uygulayan kişilerin toplumdan dışlanması da bir çözüm değildir. Öncelikle kişilerin bunu neden yaptıkları konusunda farkındalık kazanmaları sağlanmalıdır.
- Aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet ve toplumsal şiddet gibi şiddet türleri ancak bio, psiko, sosyal-kültürel evrim ve eğitimle kontrol altına alınabilecek şiddet türleridir ve ancak ciddi sosyal politikalar vasıtasıyla önüne geçilebilir.
- Toplum halinde yaşayan bireyler arasında şiddet olaylarıyla meydana gelen çatışmaların, toplumsal yaşamın bir parçası olarak görülmesi gerekir. Çatışmayı anlamak kadar, çatışmaların çözümlenmesi konusunda da becerilerin geliştirilmesi lazımdır. Sağlıklı bir ilişki, hiç çatışma yaşanmayan ilişki değildir. Önemli olan o çatışmaların nasıl çözüldüğüdür. Bunun için bireyin sorunlarını şiddete yönelerek çözmesini engelleyebilmek için toplumsal yaşam içinde öncelikle bireylerin kendilerini tanımalarını sağlamak, empati becerilerini geliştirmek ve gereklidir.
-Ayrıca kişiler çatışma çözme ve iletişim becerileri konusunda kendisini geliştirmelidir, gerekiyorsa da uzman kişilere başvurarak yardım almaktan kaçınmamalıdır.