Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

B.Rahmi ÖZEN


SİHİRLİ BİR YAZ

SİHİRLİ BİR YAZ



    
                                                                                  Bana göre her mevsim; sihirli bir yaz
Saçları aklaşmıştı tek tük.
Bir damla su, şebnemler gibi tutunmuş, efsaneye dönüşmüş ak saçlarının üstüne. Türkü olup duyulur gibi bir ahenkle şairin güftesinde. Bir ses ki çağlar ötesinden gelir gibi. Duyalım o sesi ozan Akınet'in dudaklarından;
'Kıvırcık saçlarına, ak düşmüş uçlarına
Dağın yamaçlarına, yaslan be Halil İbrahim!'
Yaslan bu yüreğe.  Yaslan ki, acılar tütsü olsun yamaçlarda. Umutlar yeşersin çilekeşlerin bahçesinde. Yücelsin bir birine öykünerek sevginin boyu Elemdağı'ndan öte. Yıldızlar insin semanın katlarından, serilsin sevgi dolu yüreklerin toprağına. 
Yaslansın vesselam…
Yaslan ki cimrilik zebanisinin kavruk kollarında can vermesin garipler. 
Güzel yüzlüler, mutluluklarını ve sevgilerini bölüşsün yoksullarla. Erdemli ruhlar, bir garibe el vermenin göklerce yücelmiş hazzına ersin huzurun kanatlarında. 
Yok olsun paylaşımın ışıltılarında uğuldayan günah kayalıkları. Yaslan bu yüreğe… Yaslan ki, yük olmasın çelikleşen gözlerimiz bedenimizin üstünde.  Baktığı her şeyin gizemini görsün göz. Gör! 'Biz, sana iki göz vermedik mi?' diyor Yaratan.
'Himmetiniz olursa ve çalmazsa soğuk ayazlar; biz de bir köşede çiçek diye açarız sayenizde!'  demişti gariban.  Aynen öyle. Ona sunulan bir damla can suyu ile Anadolu toprakları üstünde çiçek gibi açtı. Şimdi, hayat bahşediyor nice hastalara. İnşaattan düşüp felç geçiren yatalak babasını tedavi için Amerika'ya gönderdi. Dünün yatalak adamı, kızının sayesinde Amerika'dan yürüyerek dönecek. Budur erdemin özmeği…
Bahriye ve ailesinin yürekleri, yıllardır ateşler içinde kavruğa dönmüştü. Bir aile, bir damla can suyu sayesinde Anka misal küllerinden yeniden doğdu. Meğer ateşin üstüne bir damla can suyu damlatırsa insan; gül kesilirmiş. İbrahim Peygamberi ateşe attıklarında ateşin birden gül bahçesine dönüşmesi gibi. 
Zamanın baskısı eriyip gitti bir damla can suyu içinde. 
Gariban, yıkık kirpikleriyle gölgesine döker içini. Yalnızlıklar, kelep kelep girdaplaşmıştı içinde. Akşam güneşi batarken dağlardan kızıllığı sinerdi yüreğine. Onun ten yangınını alamıyordu poyrazlar. 
Şimdi, kanatılmış acılar silinmişti deniz mavisi gözlerinden. Anasının çektiği acılar daha bir anlam bulmuştu, gelince bir erdemli elden himmet. Çiçeğin kilitlediği kapıyı açmak, demirin kilitlediği kapıyı açmaktan zormuş meğer.