Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Nazmi KILIÇ


ŞİMDİ DUA ZAMANI

Gönüllerin dalga dalga Yaratıcıya açılması, sonsuz olanla buluşmadır dua. Aslında hayat duadan ibarettir.


Gönüllerin dalga dalga Yaratıcıya açılması, sonsuz olanla buluşmadır dua. Aslında hayat duadan ibarettir. Demiyor mu ki yüce Rabbimiz kullarına , ?Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?? diye. Dua hayatın özeti olup, yüreğimize ötelerin kokusunu burcu burcu doldurmuyor mu?
Bir olanla, tek olanla ve her şeyin sahibi olanla, aciz, fakir, nihayetsiz yaralı kulu bir araya dua getirmiyor mu? Yürekten dudaklara dökülüp, avuçlar dolusu Allah´a sunulmuyor mu?
Dua bir istektir, Ezel ve Ebed sultanının kapısını çalmaktır. Zaten kulun Ondan başka yaralarına derman olacak kimi kimsesi ve çalacak kapısı da yoktur.
Dua, Yaratıcının rahmet deryasından kulunun kalbine düşürdüğü bir damladır. Damlanın deryaya dönüşmesi ise duanın samimiyetine bağlıdır.
Dua katılmaktır, muhatabiyettir, rahmettir, serinlemedir, ruhun kapılarını açıp Arşı Ala´ya ulaştığı andır. Dua sonsuz olanla buluşup, sonsuzluğu sonuna kadar hissedebilmektir.
Dua korunmaktır, bütün acizliklerimizden, yoksunluklarımızdan, kötü duygu ve arzularımızdan. Var olan bütün kötülüklerden ve belalardan.
Dua bir iksirdir, dermansız yaralarımıza, acıyan yanlarımıza, ulaşamadığımız arzularımıza, sonumuzu bilemediğimiz yarınlarımıza.
Dua; varlığımızı her şeyiyle Rabbimize sunduğumuz ve Onunla bütünleştiğimiz andır. Onun sonsuz nurundan avuçlarımıza dökülen ve bizi kuşatan bir aydınlanmadır.
Dua, Varlığın sahibiyle buluşup, var olmaktır. Hiçlikten ve yokluktan kurtulmaktır.
Bu kadar önemli bir işi hatta görevi, adeta hayatın hayatı olan duayı yaşamımıza yerleştirmek, Rabbimizin kapılarını çalarak yalnız olmadığımızı hissetmek bizler için çok önemlidir. Özellikle de günümüzde, medeniyetin oyuncaklarından bunalan ruhlarımızı sonsuz olanla nasıl buluşturacağımızı ve Allah´a açılan kapıları nasıl çalacağımızı yeniden keşfetmemiz gerekiyor.
Eşyanın Sahibinden uzaklaşarak kullanmaya çalıştığımız her şey aslında bir nevi hırsızlık olarak düşünmek gerekir. Dua her şeyin sahibini tanımak ve Ona yönelmekten öte, verdiği sonsuz nimete âcizane şükürdür. Aslında insanın her hali bir duadır, yakarıştır. Her anı, her nefesi için dua dudaklarındadır.
Bütün acizlikleri içinde bulunduran ve aklıyla da acizliğinin farkında olan bir varlık olarak hepimiz Onu arıyor, Onu istiyor, Onu soruyoruz. O da bütün bu varlığımızın isteklerine lütfüyle her zaman cevap veriyor. Biz ondan bihaberken bile nasıl oluyor da daha dudağımızdan çıkmadan içimizden geçeni biliyor. Kulluğun özeti aslında duada gizlidir.
Namaz bile bir dua değil midir? Bütün eşyanın dualarını Allah´a ulaştırma makamında başın Arşın sahibinin önünde eğilip, gönlünü O´na teslim ettiği en anlamlı bir dua biçimidir. Dua bu kadar geniş kapsamlı iken, bizim dar dünyamızda nasıl oluyor da çoğu kez ?Duam kabul edilmiyor!? Diyerek, Allah´a karşı bir siteme dönüşüyor? İşte bu da cahilliği had safhada olan biz kulların bir tepkisi olsa gerek.
Eşyaya somut sonuçlarıyla bakan ve beklentileri, istekleri dünya makamını doldurmaya yönelik olan biz kullar, her şeyin arkasından nefsimizin çıkarına sonuçlanacak işler peşinde koşuyoruz çoğu zaman. Bu yüzden de dua makamının ve duanın büyüklüğünün küçük arzularımızın, basit isteklerimizin sonucunda bir beklentiye dönüşmesinin acılarını yaşıyoruz.
Dua yapılan ibadetlerin özeti, hatta bütün ibadetlerin ve yakarışların toplamıdır. Yüce Kuran´ın buyurduğu gibi ?Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?? diyorsa daha ne duruyoruz, haydin şimdi dua zamanı. Önce kendimiz için, anne baba ve ailemiz için, akrabalarımız ve yakın çevremiz için, daha geniş anlamda insanlığın selameti için duaya buyurun. Duayla varlığımızı yeniden inşa etmek duasıyla. Selam ve dua ile kalın.