Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


ŞİMDİLERDE ÖĞRETMEN OLMAK-1

ŞİMDİLERDE ÖĞRETMEN OLMAK-1


Daha önce de bu konularda birçok yazı yazmıştım. Her zaman olduğu gibi öğretmen ve öğrenci mevzubahis olduğunda oldukça prim yapıyor ve hemen bir bakayım deniliyor. Bu yazımda da bu devirde ya da son zamanlarda öğretmen olmak ne anlama gelir kendimce değerlendirmeye çalışacağım.

Toplum olarak çok bedavacılığa alıştık. Bu öğrenciler için de, öğretmenler için de, velilerimiz için de böyle. Büyük bir dejenerasyon yaşanıyor ama bunu asla dert etmiyoruz. Olayın sorumluluğunu öğretmen ve idarecilerimize yükleyerek bir kenara çekiliyoruz. Öğrencilerimizin neden bu hallere geldiğini, neden bu kadar vurdumduymaz, saygıdan, sevgiden ve vefadan yoksun olduğunu asla sorgulamıyoruz. Her gün bir öğrenci kavgasına, birbirlerini bıçaklayan, yaralayan öğrenci olayına şahit oluyoruz. Çok basit bir meseleden kavga edebilen öğrencilerimize ve bu kavgaların çoğunda ufak tefek veya büyük oranlarda yaralanmalar olduğuna şahit oluyoruz.

Okullarımızda özellikle meslek liselerinde durumlar içler acısı. Yavaş yavaş öğretmenlik yerine neredeyse gardiyanlık yapmaya başladık. Bir türlü eğitime gelemiyoruz. Ahlaki yozlaşmanın önüne geçemiyoruz. Öğrencilerimizin çok rahat öğretmenlerine karşı gelebildiklerini; azıcık sıkıştıracak olsak şiddet uygulayacak vaziyet aldıklarını görebiliyoruz. Eskiden “eti enin kemiği benim” yaklaşımı ile öğrencilerimiz okula gönderilir ve öğretmenlerden çok şeyler beklenilirdi. Şimdi bunların hepsi geçti. Öğrencilerimizi çok rahat okuluna, sırasına, tahtasına, camına ve çevresine zarar verebiliyor. Az önce sarmaş dolaş gördüğümüz çocukların biraz sonra kavga edebildiklerini görebiliyoruz. Değil “eti senin kemiği benim” hikâyesi öğrencilerimizi yaptıkları olumsuz eylemlerinden ya da verilen görevleri yapmalarından dolayı azarlasak hemen velisi geliyor ve biz azarlanıyoruz. Çok kolay şikâyet ediliyor ve sorgulanıyoruz. Okula gelen velilerimizin çoğu kavga etmeye geliyor. Çoğu zaman yatıştırarak ya da karşılık vermeden dudaklarımızı ısırarak gönderiyoruz. Öğretmene uygulan bu tür manevi şiddetin haddi hesabı yok. Maddi şiddetin çok fazla gün yüzüne çıkmamasının sebebi ise öğretmenlerimizin edebi ve birçok olumsuzluğu sabretmesi ve kan kusmasına rağmen kızılcık şerbeti içtiğini ifade etmesidir.

Okulların kralları öğrencilerimiz. Onlara asla bir şey söyleyip, bir şey yapamıyoruz, yaptıramıyoruz. Daha önceki yazılarıma bazı geri bildirimler aldım. Diyorlar ki ”Hocaların işi ne canım, işini iyi yaparlarsa bunlar olmaz…” İnanın bildiğiniz gibi değil. Meslek liselerinin hali hiç de iyi değil. Hiçbir hedefi, gayesi, kutsalı kalmamış insana bir şey veremiyorsunuz. Her gün peşinden koşturuyoruz ama çok az mesafe alıyoruz. Olayın yükü öğretmenlere atılarak çözülecek gibi değil. Mesela; “Kaybol gözümün önünden” dediği için soruşturma geçiren, sorgulanan bir öğretmen sınıfa nasıl hâkim olacak. Öğrenciye karşı hiçbir yaptırım gücü kalmamış bir insan nasıl insanları idare edecek.