Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Şirin Amasya


Bugüne kadar Amasya`ya “şirin” ünvanı veren olmuş mudur bilmiyorum ama ben bu şehri şirin buluyorum.

Bilirsiniz, herkes kendi şehrine, beldesine orayı yüceltici bir sıfat ekler. Biz henüz lisede okurken isminin başında övücü sıfat bulunan tek ilimiz vardı: Gaziantep. Sonra, Meclis kararı ile iki şehrimize daha övücü unvan verildi. Önce 7 Şubat 1973`de Maraş, Kahramanmaraş olurken, Urfa`nın isteği de geri çevrilmedi ve 6 Aralık 1984`de adı Şanlıurfa`ya dönüştürüldü. Şehirlerimizin bu ünvanları hak etmediklerini söylemiyorum. Maraş`ın ismine “kahraman” sıfatı eklenmese de Maraşlılar bizim için çoktan kahramanlığı hak etmişti.

Ben de Amasya`ya bir sıfat ekledim ve Şirin Amasya dedim. Kendilerine şirinliği yakıştıran başka şehirler de var. Mesela Şirin Görele. Gümüşhane`ye de `Yeşil` sıfatını lâyık görmüşler. Hadi Görele`nin şirinliğini anladık diyelim, etrafında yeşillik namına bir şey göremediğim taşlar arasında binalardan ibaret bir şehir nasıl `Yeşil` oluyor, anlamış değilim. Belki de bağlarına, bahçelerine bakarak ilin tamamını kast etmişlerdir.

Etrafının kayalar ve dağlarla çevrili olmasından dolayı olsa gerek, bazıları Amasya`yı sıkıcı buluyor. Ben öyle düşünmüyorum. Kızımın görevi dolayısıyla bu şehirde 10 gün kaldım. Bu süre içinde hiç bunalmadım. Kaldığımız Şeyhcui Mahallesi`nden dolmuşla şehir merkezine inmek, Yeşilırmak kenarında yürümek, ırmağı seyrederek çay içmek ve yine dolmuşla eve dönmek bana hayatımın eğlenceli bir bölümü gibi gelmiştir. Bunaltıcı olmak bir yana, şehri çevreleyen dağlar sebebiyle kendimi korunaklı bir yerde ve emniyette hissetmişimdir.

Okulumuz öğrencileri ile 1 Mayıs`ta gittiğimiz gezi sırasında bir kere daha Amasya`yı görme fırsatı buldum. Tren yolculuğumuz sırasında üniversiteli Kübra`nın önerdiği yerleri gezememiş olsak da hayli yer gezdiğimizi düşünüyorum.
O gün Cuma olduğu için Cuma namazını Beyazıt Camisi`nde kılmış olmaktan dolayı erkekler olarak, burada valilik yapan Şehzade II. Beyazıt`ın sultanlığı döneminde yaptırdığı bu camiyi tanıma imkanı bulduk. Bayanlar da camiyi daha sonra gezdiler. On yıl öncesine göre çürüyüp dökülen gövdesi ve kırılan dalları ile ululuğundan çok şey kaybetmiş olsa da biz yine de hep birlikte bu çınarın altında fotoğraf çektirdik.

Öğle yemeğinden sonra ilk gezdiğimiz yer Mini Amasya Müzesi oldu. “Kaç defa Amasya`ya geldiğim, Beyazıt Camisi`nin bahçesinde dolaştığım halde bu müzeyi nasıl görmemişim?” diye düşünürken, ziyarete açılış tarihini öğrenmek sorunun da cevabını verdi. Müze, Mayıs 2010`da yani benim buraya son gelişimden sonra açılmış.

Müzede şehrin 1914`lü yıllardaki durumunu yansıtılmış. Irmakları, binaları, engebeleri ile Amasya`nın bire bir küçük bir maketi. Bir ara, “Şimdi ışıkları kapatacağız. Endişe etmeyin. Şehrin gece görüntüsünü uygulayacağız” dediler. Gece ile gündüzü yansıtabilmek için tonozlu bir sırt üzerine yaklaşık 2.300 yıldız ve 1 adet ay yerleştirilmiş. Ziyaretçiler bu sayede şehrin 3 dakika gecesini görebilmektedirler. Bütün ışıklar kapatılınca her taraf karanlığa bürünüyor. Sonra yavaş yavaş yıldızlar parlıyor. Nihayet evlerin ışıkları yanıyor. Yani Amasya`yı geceleyin yukarıdan seyrediyor gibisiniz.

Sonra asıl Beyazıt Camisi bahçesinden merdivenleri aşarak üst caddeye çıktık ve asıl Amasya Müzesi`ni gezdik. Müzeye 35 öğrenci getirmiş olmama rağmen üzerimde öğretmen kimliğim olmadığı için beni öğretmen saymayan ve ücretsiz girişime izin vermeyen görevliye hiç itiraz etmedim.

Nevin Hanım`ın nezaretinde müzeye gezen öğrencileri girişte bekledim. Benim için sıradanlaşan müze ziyareti öğrencilere ilginç gelmiş. Özellikle mumyalardan etkilendiklerini söylediler.

Müzeden çıktıktan sonra aynı yolu takip ederek Beyazıt Camisi bahçesinden bir kere daha geçtik, Yeşilırmak kenarındaki caddeye çıktık ve yürüyerek köprü üzerinden ırmağın karşı yakasına ulaştık. Bu bölümde Hazeranlar Konağı ve Kral Kaya Mezarları`nı gezeceğiz.

İyi haftalar.