Van/ Çaldıran'da bir köy ortaokulunda bir yıldır Türkçe öğretmeni olarak görev yapan çok sevgili oğlum Furkan'ı ziyaret etmek ve de bu vesileyle memleketimizi biraz daha yakından tanımak amacıyla 3 Haziran Perşembe günü 15 saatlik yorucu otobüs yolculuğundan sonra Çaldıran'a geldim.
Öğleden sonra oğlumun müdür yardımcısı arkadaşı Erhan Bey kardeşimizin arabasıyla Muradiye'nin meşhur şelalelerini büyük bir hayranlık ve zevkle temaşa eyleyip çok nadir görülen yeşil ağaçlarla süslenmiş piknik alanında, semaver çayı eşliğinde gönül muhabbeti demledik. “Tatlı bir huzur” aldık bu harika manzarada.
4 Haziran Cuma günü sabahı oğlumun görev yaptığı Soğuksu Ortaokuluna gittik. Sevgili oğlum ve idareciler, yüz yüze eğitimin başladığı haftada okula gelen 100'den fazla öğrenciyle beni buluşturup öğrenci ve öğretmenlere moral, motivasyon konuşması yapmamı plânlamışlar. Özellikle de 2 gün sonra LGS'ye girecek 8.öğrencilerine iyi gelecek, onları motive edecek bir söyleşi yapmamı arzu etmişler. Benim için büyük sürpriz oldu tabii.
Beni büyük bir merak, heyecan ve ilgiyle dinleyen, “masum Anadolu”nun saf çocuklarına burada 500 yıl önce Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında geçen büyük meydan savaşı ve zaferinden söz ettim. İstiklal Marşımızda ifade edildiği gibi, bastığımız yerlerde binlerce kefensiz şehidin olduğunu, şehit oğlu olarak atalarımızı incitmememiz gerektiğini ifade ettim. Sevgili oğlum Furkan'ın sevgili öğrencilerine, arkadaşlarına böylesine tarihi yerde hitap etmenin çok anlamlı olduğunu, beni onurlandırdığını söyleyip şükrettim.
Soğuksu Ortaokulu öğrencilerine ve değerli meslektaşlarıma elektriksiz, televizyonsuz köyde geçen masalsı çocukluğumdan, çileli hayatımdan, azim ve sabır ve aşkla verdiğim okuma mücadelemden söz ettim. Allah'a, kendilerine güvenerek iyi insan olmaya, hayatta başarılı ve mutlu olmaya gayret etmelerini tavsiye ettim. “LGS'de başarılı olamayabilirsiniz. Önemli olan, hayat ve insanlık sınavında başarılı olabilmektir. Çekilen sıkıntılar, yokluklar, insanı olgunlaştırır sabredilirse. Çobanlık yaparken bile okuyup kendinizi iyi yetiştirerek ailenize, vatanınıza, insanlığa hayırlı hizmetler verebilirsiniz sevgili evlatlarım.” dedim. Gözyaşlarını engelleyemeyen öğrenci ve öğretmenleri görünce ben de çok etkilendim.
Sohbet sonrası bütün öğrenciler tek tek ve gruplar halinde fotoğraf çektirdiler benimle. Hatta çoğu öğrenci, eline bir küçük kâğıt parçası alıp isimlerine ithafen imzalamamı istedi. Kâğıt bulamayanlar avuç içlerini açıp imza atmamı beklediler benden. Çok yorulsam da mutlulukla hepsinin gönlünü almaya çalıştım. Kitaplarımızı okuyanlar, etkilenenler bile olmuş. Kitabımızı imzalatanlar oldu. “Ben de yazar olmak istiyorum” diyen sıcak yürekler tanıdım Soğuksu'da. “Siz gerçekten şair, yazar mısınız?” diye bana dokunmak isteyen saf yüreklerin sesini duydum Çaldıran'da. “Çok teşekkür ederiz, iyi ki geldiniz, çok etkilendik, bize büyük özgüven ve değer verdiniz, sizi hiç unutmayacağız, yine gelin öğretmenim!” diye sımsıcak duygularını, muhabbetlerini ifade edenlerle coştum saf Anadolu'da.
Bedenleri minik, yürekleri kocaman, elleri nasırlı, yüzleri kavruk, yürekleri sağlam Doğu Anadolu çocukları beni hem çok duygulandırdılar hem de çok umutlandırdılar. Bana ifade edemeyeceğim derin ve anlamlı duyguları tattıran, beni bambaşka dünyalara sürükleyen, bahçe kapısına kadar yol eden, yine gelin emi diyen, gözleri buğulu Çaldıranlı çocukların -Soğuksu Ortaokulu öğrencilerinin- sevgi, saygı, edep, hayranlık, samimiyet, iyilik, güzellik, vefa, heyecan, sevinç, hüzün, hasret ve umutla karışık sıcak bakışlarını, tertemiz yüzlerini ve gül yüreklerini hiç unutmayacağım.
(Devam edecek)