Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Sorumluluk dedikleri


Ben hem sorumluyum, hem de mükellefim.


Ne demek o?


Sorumluluk, genel bir kavram. Mükellef ise daha çok dinle ilgili bir ifade.


Kimdir mükellef?


Dinin emirlerinden sorumlu olan kişiye mükellef denir. Bir başka ifadeyle, ergenlik çağına girmiş ve aklı başında olan her Müslüman, dini bakımdan mükelleftir. Namaz, oruç, hac ve zekat gibi ibadetlerle ve dinin diğer emirlerinden sorumludur.


Genel olarak baktığımızda toplumda yaşayan her insan sorumludur.


Peygamber Efendimiz bir hadislerinde, ?Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz? buyurmuştur. (Buhari, Nikah:81 ve Müslim, İmare: 20)
Baba, ailesinden sorumludur. Öğretmen öğrencisinden, müdür öğretmenlerden, başkan maiyetindekilerden, patron işçisinden, komutan askerlerinden, kaymakam da bütün ilçeden sorumludur. Sorumluluk yükü kademe kademe artar. Devlet Başkanının sorumluluğu hepsinden ağırdır.


Bu yükü en fazla hisseden kişi, adalet timsali halife Hz. Ömer´dir. O;


?Dicle kenarında bir kurt kaparsa bir koyunu,


Gelir de Adl-i İlâhî Ömer´den sorar onu!?


diyecek kadar hassas ve dediğini uygulayacak kadar sözünün eri bir devlet başkanıdır.


Ana-babalar çocuklarından sorumludur. Bu konuda akla ilk gelen, onları beslemek, büyütmek, iyi bir terbiye vermek ve eğitimini sağlamaktır. Bence ana-babanın ilk görevi doğumdan hemen sonra başlar: Çocuğuna iyi bir isim vermek.


Çocuğa iyi bir isim vermek, onu bakıp büyütmek kadar önemlidir. Öyle isimlerle karşılaşıyoruz ki, ?Ana-baba hangi akla hizmet ederek çocuğa bu ismi vermiş!? demekten kendimizi alamıyoruz. ?Ben düzgün bir isim vermiştim ama nüfus memuru yanlış yapmış? diyorsanız, savunmanız kabul edilmedi. Çünkü, düzeltmek için teşebbüste bulunmadınız.


?Çocuğa isim vermek önemli? derken, edep ve terbiyeyi ihmal etmiş değiliz. Peygamberimiz (SAS)´in şu hadis-i şerifini unutmadık:


?Bir baba evladına güzel ahlâktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz.?


Ana-babalara sesleniyoruz. Lütfen çocuklar daha ellerinin altında iken, sokağa çıkıp kötü örneklerin etkisi kalmadan onlara edep, hayâ ve terbiyeden bahsetsinler. Onlara güzel örnekleri anlatsınlar.


Gerçi çocukların kötü örnekleri görmesi için artık sokağa çıkmalarına da gerek kalmadı. Televizyonlar ve özellikle de yerden mantar biter gibi çekilen birbirinin kopyası diziler, bu işi gayet başarılı(!) bir şekilde yapıyorlar. Öyleyse ana-babalar, çocuklar okula gitmeye başladıktan sonra da onların ahlâk ve terbiyesi ile ilgilensinler.


Öyle öğrencilerle karşılaşıyoruz ki, ?Bunlara 5 yılı ilkokul, 3 yılı da ortaokul olmak üzere 8 yıllık eğitim süresince öğretmenleri hiç bir şey söylememiş mi?? diyecek oldum, bir meslektaşım araya girdi:


?Hocam, hata sistemde. Son zamanlarda, ?demokrat ülke olma? sevdasıyla çocuklar çok serbest bırakıldı. Hiçbir davranışına sınır konulmadı. Ortaokulda bile sadece uyarı ve rehberlik servisine gönderilmekle yetinildi. Bizde demokratlık tam oturmadığından, olumsuz davranışının karşılığını görmeyen öğrenci, raydan çıktı!? açıklamasını yaptı.


Bu açıklamaya ne dersiniz?


Bu tespiti yapmak vaziyeti kurtarmıyor. Gidişat iyi değil. Toplum olarak tehlikeli bir yöne doğru sürükleniyoruz. Bu durum böyle devam etmemeli. Bazılarının ?Ben gençlerden çok umutluyum? tarzı şirinlik kokan sözleri bizi aldatmasın. Onların sözünü ettiği gençlik, çoğunluğu oluşturmuyor. Her gün işittiğimiz veya ekranlarda seyrettiğimiz gelişmeler tehlikeyi haber veriyor.


Ana babalardan öğretmenlere, Sivil Toplum Kuruluşlarından Bakanlara kadar herkesin sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz.