Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Hasan ÖZDEMİR


SÖZ OLA KESTİRE BAŞI


Sevgili okurlarım, teknoloji çok hızlı ilerliyor. Dünya sanki avucumuzun içinde. Yeni üretilen teknoloji harikası bazı aletlerde ´fabrika ayarlarına dön´ komutu var, bir tuşa basıp bütün hataları ve yanlış düzenlemeleri tamamen silerek eski ayarlarına dönüyor. Sanırım son birkaç yıldır en ihtiyacımız olan komut bu; ´Türkiye´m fabrika ayarlarına geri dön!´?

Büyük bir kırılganlık yaşıyoruz. Kimse mutlu olmadığı gibi derin karamsarlık içerisindeyiz. Herhalde hiçbir millet bu tür inanılmaz, akıldışı saçma olayları yaşamamış ve duyarsız kalmamıştır. İnsanı, diğer canlılardan ayıran özelliklerden olan; akıl, düşünme, vicdan, empati, sevgi, dürüstlük gibi çok değerli kavramlar ancak tarifleri ile kalarak anlamsızlaşmış. Yakında anlamları da değişirse şaşırmamalıyız. Ama artık bu kadarına izin vermemeliyiz.

Bizlere ilk sevgiyi veren, konuşmayı öğreten, canından can veren kimdir desem size herhalde annem dersiniz değil mi? Kadınlarımız, analarımız baş tacımızdır o zaman. Vali, doktor, öğretmen, avukat, hemşire, polis, subay, bakan, vekil olabiliyorlar. Ama Trabzon´da vaaz veremiyorlar ne yazık ki. Beyinsizin biri çıkıp sen konuşamazsın, bize ders veremezsin diyor. Eksik etek ya, ondan fazla biliyor ya indiriyor kürsüden aşağıya. Devletin kadın bakanı da gelse indirecek misin kürsüden, sıkar biraz.

Ankara´nın rüzgarı her zamankinden sert esiyor bu günlerde. Dün ak olanlar bugün kara, bugün kara olanlar yarın bembeyaz oluyor. Sonuçta olan da vatandaşa oluyor. Senin liderin öyle dedi, benim ki böyle dedi diye tartışmalar sürüp gidiyor. Memlekette sevgi süresiz izine ayrılmış, hoşgörü ortalarda hiç görünmüyor.

Bir ülkede intihar bombacısı olarak masum insanların ölümüne sebep oluyor ve bu ülkenin Milletvekili katilin cenazesine katılarak ´Bizim kültürümüzde var´ diyor, sanki farklı kültürlerdenmişiz gibi. Siz orada öldürenlerin ailelerine gelin bunu anlatın, biz anlayamazken? Bu kadar demokrasi hiçbir ülkede olamaz. Ülkemizde kan gövdeyi götürürken avuç içi kadar İsrailli Yahudiler ellerini ovuşturarak ve sevinçle izliyorlar. Etnik, mezhepsel ayırımın mimarları yine işbaşında ve açıktan çalışıyorlar. Güçlenmekte olan ülkemizi nasıl zayıflatırızın hesaplarını yapma peşindeler.

Diğer taraftan ana muhalefet partisi lideri bir kelime telaffuz ediyor. Aynı gün altı şehit veriyoruz, gündem tamamen değişiyor. Bu memleket için canlarını verenler unutulup gidiyor.

?Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı

Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz? demiş Halk şairi Yunus Emre.

Vakit geç değil, çözüm; Cumhuriyet´in fabrika ayarlarına dönmekten sevgi, saygı ve hoşgörüden geçer. Bu memleket için el ele vermenin zamanıdır artık. Birbirinizle didişmeyi bırakıp insanların huzuru için uğraşmanın zamanı gelmedi mi?

Kalın sağlıcakla?

Bozulan bir ayarımız da empati (duygudaşlık) yapabilme yetimizin kalmayışı. Bir gün herhangi bir konuda aynı düşündüğünüz kişi ile ertesi gün farklı düşündüğünüzde kırılganlık, tahammülsüzlük gösteriyor, sanki her konuda birebir aynı düşünmek zorundaymışsınız gibi. Bazılarında öyle bir ego oluşmuş ki, Ben bilirim, en büyük benim, en iyi ben konuşurum, en iyi yerlere ben layığım, ben, ben... Biraz empati yapsalar herkesin bir değer olduğunu görecekler. Ama onun baktığı ayna kendisini dev, başkalarını cüce gösteriyor. Bu konuda M.Kemal 1909´da, ´Büyüklük, memleketin mutluluğu için ne gerektiğini kestirmek ve bu amaca yürümek-ten başka bir şey değildir. Kendi kendinin büyük değil, küçük ve zayıf olduğuna, ama hiçbir yerden yardım ummadan sonunda bü-tün engelleri aşacağına inanacak ve arkadan biri çıkıp ta sana büyük adam derse gülüp geçeceksin´ demiş, anladınız mı büyük adamlar, nasıl büyük olunuyormuş.

Sağlıcakla kalın, saygılarımla?