Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Selim EROĞLU


SÖZLERİN ASILLARI CÖMERTLERİN CİMRİLİĞİ

Gazneliler devrinin meşhur vezirlerinden Hasan Meymendi, yiyecek ikram edilirse asla tek başına yemez, yanındakilerle paylaşırmış.


Gazneliler devrinin meşhur vezirlerinden Hasan Meymendi, yiyecek ikram edilirse asla tek başına yemez, yanındakilerle paylaşırmış. Günün birinde bir adam gelip kendisine yeni mahsul üç salatalık ikram etmiş. Vezir, salatalığın birini soyup tek başına yemiş. Sonra ikincisini de tek başına yemiş. Üçüncüsünde de kimseye ikramda bulunmamış. Mecliste bulunanlar, hiç alışık olmadıkları bu durum karşısında çok şaşırmışlar.
Hasan Meymendi, salatalıkları getiren adama teşekkür edip göndermiş. Sonra da orada bulunanlara dönüp demiş ki:
´´Salatalıkları niçin tek başıma yediğimi merak ediyorsunuzdur, söyleyeyim. Birinciyi yedim, epeyce acı olduğunu fark ettim, size ikram edemedim. İkincisi ve üçüncüsü ilkinden de acı idi, onlardan da size sunamadım. Çünkü birinize sunacak olsam, olur da adamın ikramıyla ilgili kötü bir şey söylersiniz de adamcağız mahcup olur diye korktum. Bu yüzden yalnız yemeyi tercih ettim.´´
İPLİĞİ PAZARA ÇIKARMAK
Eski devirlerde iplik büken tezgahlar, fabrikalar yok iken yün ve pamuğu evlerde genç kızlar ve kadınlar eğirip büker ve yumak halinde pazarlarda satarlarmış. İpliği güzel eğirmek, her tarafını aynı incelikte yapmak, düzgün bükmek, düğümsüz, kopuksuz yumaklamak her kızın ve her kadının yapabileceği bir iş değilmiş. Yeni yetişen kızların ipliği pazarda beğenildi mi ve çabuk müşteri bulup satıldı mı bir iftihar vesilesi olurmuş: ´´ Ha, şu Mehmet Ağa´nın kızı Şaziye mi? Onun ipliği pazara çıktı, herkes kapıştı, çok becerikli bir kızdır´´ diye övgüyle söz edilirmiş.
Bu tabir, zamanla mana değişmesine uğrayarak aslının tam terdi bir hal almıştır. Bugün, bir kimsenin önceden bilinmeyen kötü yönlerinin ortaya çıkması, herkese karşı rezil olması anlamında kullanılmaktadır.
KİRALIK EV
Bir gün sohbet sırasında, Avrupa´da bazı meşhur yazarların vefatlarından sonra evlerinin müze haline getirildiği ve bu evlerin üzerine onların isimlerinin yazıldığı konuşuluyormuş. O sırada yazar Florinalı Nazım Bey, Süleyman Nazif´e sormuş:
´´Ben ölünce, kapımın önüne konulacak levhaya ne yazarlar?´´
Nazif, hemen cevabı yapıştırmış:
´´Kiralık ev!´´
´´JÖN TÜRK´´ TABİRİ
Bir gün Sultan Abdülaziz, Sadrazam Ali Paşa´ya Paris´teki Yeni Osmanlılara yalnız Fransızların değil, kendilerinin de Fransızca ´´ Jön Türk´´ demelerinin sebebini sormuş. Paşa da şöyle izah etmiş:
´´Bir kısmının Türklükle hiçbir ilgisi yoktur, bir kısmı da ilgisini kesmiştir. Onun için Fransızcayı Türkçeye tercih ederler´´
YEDİKITA dergisinin 130. Sayısından istifade edilmiştir.