Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Zeki ORDU


SÜKÛTUN LİSANA TEBDİLİ: ÇAY


Sohbet geleneğimizin vazgeçilmez unsurlarından birisi de şüphesiz çaydır. Çay XX. asrın başlarında ülkemize girmiş, kullanılması hızla artarak devam etmiştir. Zengin fakir her ailede bulunan içeceklerin başında gelir.

Çayın bu kadar yaygınlaşmasında sohbetin payı fazladır. Sadece sabah kahvaltılarının temel maddesi olarak adlandırılması haksızlık olur. O katığımıza yemek, yemeğimize çeşnidir. Yemeklerden sonra ve çalışmalara ara verdiğimiz dinlenme esnasında bizlere arkadaştır. Bir dostu ziyaretimizde veya bir dostumuzun bizi ziyaretinde sormadan önce o ikrâm edilir.

Nasıl yapıldığı, hangi tür bardakla içildiği de mühimdir. Her yerin kendine has şekliyle demlenir ve ikrâm edilir. Bazen fikir kaynağı, bazen sükût molasıdır. Hele dostlar arasında hasbihâl ederken önümüze gelen bir bardak çayın daha yudumlamadan masanın veya sehpanın üzerinde duruşundaki asâlet görülmeye değerdir.


Hele o içmeye hazırlık yok mu? Şekeri kararımızca çaya ilave eder, kaşık ile karıştırırken çıkan nağmeler; birazdan yerini, damağımızda buruk bir lezzete bırakırken, sıcaklığını bütün bedenimizde hissederiz. Ya, damağımızda bıraktığı lezzetin ruhumuzda yaptığı o tarifi mümkün olmayan duyguya ne demeli? Biz çaylarımızı yudumlamaya koyulduğumuz sırada, daha sonra konuşacaklarımızı tasarlar, söylemek istediğimiz bütün sözler zihnimizden bir film şeridi gibi geçer, konuşan dostumuzun çayını yudumlamanı fırsat bilerek konuşmaya tekrar başlarız. Bazen de hiç birimiz konuşmadan oturur, elimizdeki neşriyata göz artken, belirli aralıklarla bardağı dudağımıza götürürüz.


Bazen sükûtun, bazen de sözün adıdır çay. Hele yanında olmaktan hoşnut olduğumuz ve bir türlü gitmek istemediğimiz birinin yanında içilen çayın mahiyeti bir başkadır. Bu hal bizim gitmemizi istemeyen için de aynıdır. ?Biraz daha kalır mısın ?? Sorusunu, ?Bir çay daha içer misin?? şeklinde sorulduğu çok görülmüştür. Artık bu soruya gönül rahatlığı içinde ?evet? denir. Ne de olsa bir çay daha içecektir, arkadaşının ısrarı üzerine.


Niyetlerimizin ve arzularımızın tercümanı, söylenmedik sözlerin sürtesi olur çoğu zaman. Veya ?Söylenmeden söylenen, sözlerin kelimeleri?? Her yudum bir kelime, her bardak bir lisandır?


Her ne kadar çok çeşidi varsa da, bizim ?Kara çay? dediğimiz türü en makbûl olanıdır. Soğuk bir kış gecesi dostlar ile yârenlik edip hemhâl olurken, ince belli küçücük bardaklarla önümüze gelen taze bir çayın rayihası kelimelerle anlatılamaz. Gönüllerin bir olduğu, nurani çehreli insanların cem olduğu ve gamla demlenmiş çayları, sohbetin mânevi hazzıyla nûş ederken vaktin nasıl akıp gittiğinin farkında bile olmayız.


Kısaca kültürümüzün bir paçasıdır çay. Değil dostlarla birlikte olmak, hasımlarımızla bile oturup, hem tartışıp ihtilâflı konuyu hâlle çalışır, hem de çaylarımızı yudumlarız.


Kim bilir çay üstüne ne sözler söylendi ne yazılar yazıldı. Daha da yazılacak. Bu coğrafyada sıradan bir içeceğin ötesinde manası vardır çayın. Ve hiçbir ülke vatandaşının çay ile bu kadar bütünleştiği vaki değildir belki. Bu sırrı nereden alıyor acaba? Kendisini insanlara bu kadar müptelâ etmesinde ki esrâr nerdendir bilinmez. Ama herkesin bir bardak dahi olsa bitmesini hiç istemediği zaman olmuştur muhakkak. Benim oldu. Ya sizin, sizin olmadı mı?


Afiyet olsun efendim?