Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


SÜRGÜNDEKİ PALTO


27 Aralık, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy´ un ölüm yıldönümü. Milli şairimiz, bundan tam 80 yıl önce, 63 yaşında ahirete irtihal etmiş. O, ömrü boyunca, Peygamberimiz kadar yaşamayı murat etmiş. Bu dünya misafirhanesinde O´ndan daha fazla kalmamak için Hakk´a yalvarmış. Allah´ın sevgili kuluymuş ki duası kabul olmuş.

O bir şiirinde:

?Rahmetle anılmak? Ebediyet budur, amma,


Sessiz yaşadım; kim, beni nerden bilecektir?? diyor.


Evet, sessiz yaşamaya çalışmıştır amma O´nun sesiz yaşayışı bile büyük ses getirmiştir.


Üç yıl birinci mecliste mebus olarak görev yapmıştır. Bu esnada İstiklâl Marşı´nı yazmıştır. Hep kalemiyle konuşmuştur. İşime riya karışır diye bir defa bile kürsüden konuşmamıştır. Kendi yazdığı marş, meclis kürsüsünden okunurken bile hicabından dışarı çıkmıştır.


Genç yazarlarımızdan Musa Yaşaroğlu Akif´in hayatını didik didik incelemiş. Bütün belgeleriyle ortaya koymuş. Akif hakkında söylenmedik ne kaldı ki diye düşünmüş. Ben de şairin hayatını ?biyografik roman? tarzında yazayım demiş. Ortaya 243 sayfalık Akif´in romanı ?Sürgündeki Palto? adıyla çıkmış. Başlığın altına da ?vatan aşkı vefa istemez? ibaresini düşmüş.


Bu yıl mart ayında yayınlanan ?Sürgündeki Palto?yu geçen ay temin edip bir solukta okudum. Eser belge niteliğinde bır roman ama kurmaca değil; tamamen gerçekçi. Eserde, tarihler, özel isimler, mekânlar, yaşanan olaylar? tamamen Akif´in hayatıyla birebir örtüşüyor. Bu eserde, bir romandan ziyade ?Akif Belgeseli? demek daha doğru olur.


Eseri okuyunca Akif hakkında bilmediğim çok şeyin olduğunu gördüm. Anlatılan sadece Akif´in hayatı mı? Hayır. Burada Akif´le beraber bir devir anlatılıyor. Osmanlının son dönemini, yıkılışını, Balkan savaşlarını, milli mücadeleyi, Cumhuriyetin kuruluşunu, yapılan inkılâpları? eserde yakinen müsahade ediyoruz.


Akif ömrü boyunca maddi sıkıntı çekmiş. 14 yaşındayken babasını kaybetmiş. Kısa yoldan memur olurum ve selameti aşarım diye Halkalı Baytar Mektebi´ne girmiş. Okulu birincilikle bitirmiş. Sırtında, arkadaşından aldığı ödünç palto olmasına rağmen bugün hayli büyük bir servete tekabül eden 500 lira para ödülünü elinin tersiyle itmiş. Kendisi olduğu gibi çoluk çocuğu da sefalet içinde bir ömür sürmüş.


Oğlu Emin 1966 yılında Beşiktaş´taki çöp bidonlarının birinde ölü olarak bulunmuş.


Akif 1925 yılında dostu Abbas Halim Paşa´nın daveti üzerine Mısır´a gitmiş. Yanına oğulları Emin, Tahir ve zevcesi İsmet Hanım´ı almış. Üç kızı evli imiş ve burada kalmışlar. Akif ömrünün sonuna kadar Mısır´da Abbas Halim Paşa´nın çocuklarına ve diğer isteklilere dersler vererek nafakasını temin etmiş. 11 yılın sonunda hastalanmış. Bu esnada ?tek arzum çok sevdiğim vatanımda ölmektir? demiş. Ölümünden altı ay önce hasta vaziyette çok sevdiği vatanına dönebilmiş. Gelmiş ama kendi evi yok. Yine dostu Abbas Halim Paşa´nın Beyoğlu´nda bulunan ?Mısır Apartmanı?na yerleşmiş. Ruhunu da orada teslim etmiş.


Neden Sürgündeki Palto?


İşte Akif onbir yıl önce Mısır´a gittiği paltoyla geri dönmüş. Akif´in yaşadığı kaderi paltosu da yaşamış.


Ömrü boyunca Akif´e kol kanat geren Abbas Halim Paşa´nın mülahazası bana çok enteresan geldi:


?Akif´le ahbaplığımız, O´nun değil, benim talihim! Akif, ne zaman, nerede olsa bir Abbas Halim bulurdu; fakat ben bir Akif nasıl bulurum??


Allah herkese Abbas Halim gibi dost nasip etsin.


Sürgündeki Palto´yu ben büyük bir şevkle okudum, çok istifade ettim. .


Anladıklarımı kısa da olsa ifade ettim. Tamamı eserin kendisinde.


Akif´i anlamak isteyen herkesi ?Sürgün-deki Palto?ya okumaya davet ediyorum.


Akif sessizliği sesimiz olmuştur.


Sağlıcakla kalın.