Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Nazmi KILIÇ


SUSUZ EV-2

SUSUZ EV-2


    (Geçen Haftanın Devamı )
Bir gün Sinan'ın kapısına biri gelip dayanır. Kapıyı çalar. Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar “Buyurun” der.
Gelen meçhul insan, “Ben Topkapı Sarayı postacısıyım. Sizi divana çağırıyorlar. Her halde bir soruşturmaya tabii tutulacaksınız” der.
Sinan Ağa, bu ihtiyar haliyle dostlarının tümünün göçüp gittiği, kendisi eserleri inşaat halindeyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada, “Acaba Topkapı Sarayına niye çağrılıyorum?” diye bastonuna dayana dayana gider. Saraya gider. Orada bir soruşturma heyeti kurulmuştur. Kadılar, ulemalar, müftüler, o günün vükelası. Sinan'a şöyle derler:
“Sinan Ağa, hakkında şikâyet var. Eve su almak yasak olduğu, hiç kimse eve özel olarak su almasın diye padişahın fermanı olduğu halde sizin evinizde özel su varmış.”
“Evet. Cihan padişahı bana öyle özel olarak müsaade etmişti. İstanbul'a yaptığım su hizmetinden dolayı sadece benim şahsıma su müsaade etmişti de almıştım.”
“O zaman şu müsaadeniz olan fermanı görelim de ses çıkarmayalım. Kimseye verilmemesine rağmen size devam etsin.”
“Ben o zaman cihan padişahından ferman istemekten hicap etmiştim. Fermanım falan yok ama su benim evimde akıyor.”
Divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur:
“Sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın.”
Oradan başkaları cevap verir:
“Al-i Osman'a hizmet eden sadece Sinan mı? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardır. Ya onların da evine özel su verilsin ya da Sinan'a bu ayrıcalık tanınmasın.”
Divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar şudur:
“Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su sağlanamayacağına göre, Sinan'a verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullanıldığı için bir cezaya mucip olmamalıdır.”
Bu karardan sonra Sinan evine gelir. Üzgün, bezgin, fakat fazla müteessir değil. Çünkü Sinan hizmetini Allah için yapmıştır. Kendisine bir ayrıcalık tanınsın veya özel bir mükâfat verilsin diye değil.
Sinan 100 yaşında hastalanır, yatağa düşer. Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına çalmak isterlerken bakarlar ki, evdeki musluktan su akmıyor. İstanbul'a su getiren Sinan, susuz evde vefat eder. Vefat sırasında bu olayı başında konuşanlara verdiği cevap enteresandır.
“Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükâfatımızı da ahi rette bekliyoruz. Dünyada evimize su verilmediği için müteessir değiliz.”  
Bu olayın bize verdiği ilk mesaj, dünyada şana, şöhrete, dosta, ahbaba, arka olanlara fazla güvenmemeli. Dünya öyle güvenilecek, insanlar öyle bel bağlanacak kadar vefalı değildir. 
Şartlar değişir, bir gün sırtımız çok sağlam yerde olur, çok itibarlı insanlar yakınlığımız olur. Ama yarın birde bakarız ki, dayanacak kimse kalmamış, onları hepsi göçüp gitmiştir. Hani derler ya, “Duvara dayanma yıkılır, insana güvenme ölür”.
Öyle fani şeylere dayanmamalı, fani şeyleri de gaye edinmemelidir. O'na dayanmalı, O'na güvenmeli ve yaptığımız hizmetleri de O'nun rızası için yapmalıyız.
İnsan bu tecelli karşısında hayıflanmaktan kurtulamıyor! 
Hey gidi yalan dünya hey! İstanbul'u suya kavuşturan Koca Sinan susuz evde vefat ediyor. Ruhun şad olsun! Seni, rahmet, şükran ve saygı ile anıyoruz.