Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Tehlikeli Gidişat


Geçen haftaki yazımda bir lise öğrencisinin, müdürünü makamında tüfekle öldürmesinden bahisle, gençliğimizin sürüklenmekte olduğu tehlikeli gidişata değinmiştim.

Peki bu duruma nasıl geldik?

Hani bir zamanlar talebe hocaya, çırak ustaya teslim edilirken babanın söylediği bir söz vardır: ?Eti senin, kemiği benim.? İşte o anlayıştan bu günlere?

Bu anlayışın da eleştirilecek yanları olabilir. Ancak bu söylemde en azından velinin hocaya, ustaya güveni vardır. Ya şimdi? Velinin öğretmene güveni veya saygısı ne kadar?

O eski saygının belki % 30´u. ?Bu kadarı da yok? diyecekler çıkacaktır.

Siz, disiplini sağlamayı düşünüyor, gürültüsüz patırtısız bir ders işlenmesi için derslerde öğrencide telefon bulunmasını yasaklıyor ve sabahleyin telefonları bir dolaba kilitliyorsunuz. Fakat bir öğrenci okul yönetiminin bu kararını ipe dizmiş, telefonunu teslim etmemiş. Derste elinde telefon, oynuyor.

Haliyle öğretmen ya da okul idaresi telefona el koyuyor.

O telefon ne olacak?

Alınan karar gereği bir ay öğrenciye geri verilmeyecek.

Fakat o da ne?

Öğrencinin babası ya da amcası yarını bile beklememiş, öğleden sonra okulun yolunu tutmuş. Telefonu istiyor.

Oldu mu şimdi?

Okul-öğrenci-veli üçgeninden biri aradan çıktı, sacayağı devrildi, eğitim yerlere serildi.

Be adam, senin yapman gereken bu mu?

Çocuğun sana bunu haber verdiğinde ona neden sormuyorsun, ?Sen telefonunu neden teslim etmedin? Neden derste oynuyorsun?? demiyorsun? Veli çocuğuna bunu sormalı ve arkasından da, ?Bu sana ders olsun. Ben bunun için okula gidip de öğretmenlere mahcup olamam? demeli değil mi? Eğer
böyle söylese o çocuk bir daha derste telefonla oynamaya cesaret edebilir mi?

Peki, veliye bu cesareti kim veriyor?

Milli Eğitim Bakanlığı, ?Derste telefonla oynayan öğrencinin telefonuna 1(bir) ay süre ile elkonulur? desin ve bunu yönetmeliğine de yazsın. Bakalım ne oluyor?

İzmir-Ödemiş Kaymakçı Çok Proğramlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen´in öğrencisi tarafından pompalı tüfekle öldürülmesinden sonra bir müfettiş rapor hazırlamış. Tam da konuya neşter vuran bir rapor. Tam da benim şimdiye kadar dillendirip de yukarıdakilere duyuramadığım şeyler. İsterseniz o rapora bir göz atalım. Bakalım siz beğenecek misiniz?

DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ

?Hayatın gerçekliklerinden habersiz duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onlarca insan onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri
çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar. Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendilerine hizmet etmek için
yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendikleriyle orantılı.

Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.?

Rapor bu minval üzere devam ediyor.

Ben bu raporu beğendim. İleride paylaşabileceğimiz başka isabetli tespitler de var.

Yeni yılın bu ilk yazısında böyle iç karartacak bir yazı yazmak istemezdim. Fakat öyle denk geldi. 2018 yılının şahsımız ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını, ülkemiz üzerinde bir daha kara bulutlar görmemeyi diliyorum.