Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


TERME GELİŞİR?

TERME GELİŞİR?


Gazeteden refikimiz, değerli Zeki Ordu kardeşim geçen haftaki yazısının başlığını “Terme gelişir mi?” koymuş. Sonra da bunun olabilmesi için gerekli gördüğü şartları sıralamış. Onun görüşlerine katılıyorum. Eğer, konusuna el atma saymazsa, acizane ben de birkaç madde eklemek istiyorum.
Evet, Terme gelişir. Bu şehir gelişebilir. Bugünküne nazaran daha yaşanabilir bir kent olabilir. Evinden çıkıp sokağa adım atan insanımız kendini daha huzurlu hissedebilir.

Peki, nasıl ve ne zaman?
Öncelikle saygıdeğer ve anlayışlı(!) ev hanımlarımız günün herhangi bir saatinde ve de özellikle hava karardıktan sonra çöp poşetlerini 2.-3. kat balkonlarından, pencerelerden sokağa atmazlarsa. Poşetin yüksekten atılması sonucu çöpler ve sıvı atıklar sokağa yayılmazsa…

Değerli esnafımız yaya kaldırımlarını ve caddeleri, satışa sundukları mallarla işgal etmezse. Manavlarımızın yaya kaldırımlarına sebze-meyve kasaları dizmesi zaten hakları! Ayrıca bu yönde kanun maddesi de var! Ama hiç olmazsa sebze ve meyve kasalarını caddelere, sokaklara dizmezlerse…

Eksik olmasınlar, bize her zaman lazım olan berberlerimiz havlu kurutma askılarını yaya kaldırımına ve arabaların geçeceği caddelere koymazlarsa…

Evlerimizin oturma guruplarını, dolap ve masalarını temin eden, evlenecek gençlerin uğramadan yapamayacakları mobilyacılarımız, sandalyelerini sokağa dizip, o sandalyelerin yağmurda ıslanmasına, güneş altında deforme (Bu kelime bilerek kullanılmıştır) olmasına, yol açmazlarsa…

Terme, bereketli bir ovada kurulmuştur. Tarım, bölgenin vazgeçilmez uğraşıdır. Haliyle tarım makineleri satan dükkanlar da tarım ilaçları hizmeti veren esnafımız da olacaktır. Tarım ürünleri pazarlayan değerli esnafımız, yürüyen tarım makinelerini, meyve fidanlarını caddeye dizmezlerse…

Sürücülerimiz yerli yersiz ve özellikle de gecenin bir vaktinde kornalarına yüklenmezlerse. Apartmanın altına gelip, 3.- 5. kattaki eşini, kızını yahut arkadaşını çağırmak için kornasını “Daaattt! Daaattt!!!” diye öttürüp kulaklarımızı tırmalamaz ve insanların sinir kat sayısı yükseltmezlerse…

İnşaat yapan vatandaşım; sokaktan caddeden daha fazla pay kapmak için mevcut imar planlarını kendi lehine, vatandaşın aleyhine değiştirmek uğruna büyük çalışmalar (!) yapıp, üstün gayretler (!) gösterdikten sonra binasını yaya kaldırımına taşırmaz, daha da ileri gidip sokağı taciz etmezse…

Üniversitelerde yıllarca dirsek çürüterek tahsil yapan, eğitim gören, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmayı öğrenen mühendislerimiz ve mimarlarımız, bina projelerini yol seviyesinden 40-50 cm yüksekte çizerek, zemini yükselen binaya girmek için kaldırıma 2-3 basamak eklenmesine ve böylece yaya kaldırımlarının iptal edilmesine sebep olmazlarsa…

Aracını yolun kenarında durdurup bakkaldan ekmek almak isteyen sürücüye, dükkanından çıkan berberimiz “Buraya arabanı bırakma! Dükkanımın önü kapanıyor (?)…” diye çıkışarak, vatandaşı aracını omuzlayıp Sarıyazı`ya götürmek zorunda bırakmazsa…
Araçlar hatalı park yaparak yolları tıkamaz, yol kenarına bir sıra park etmiş araçlar varken, onların yanına ikinci bir park kuyruğu oluşturmazlarsa, bu şehir gelişir.
Eksik mi söyledim?..

Haklısınız.

Bir şehir sadece bunlarla gelişmez. Ama en azından güzelleşir. Yaşanacak hale gelir.
Bunları yapmak çok mu zor?
Ne kadar bir bütçe ister?..