Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Terme'den bir 'Hayati İnanç' geçti

Terme'den bir 'Hayati İnanç' geçti


Sosyal medya arkadaşlarımdan bazıları bana video gönderir. Fırsat buldukça onları açar dinlerim yahut seyrederim. İnsanın beğendiği oluyor, tasvip etmedikleri oluyor. Bunlardan birini beğenmiştim. Çünkü kişinin anlatımı farklıydı ve hoştu.
Konuşan adam sözlerini örneklerle ve espirilerle süslüyordu. Kendisini ilk defa medyada görüyor ve dinliyordum. Kim olduğunu öğrenmek için ekrana baktım, adı Hayati İnanç'mış. İsmi ilk defa duyuyordum. Geçenlerde adı geçen kişinin Terme'ye geleceğini duydum. 28.11.2019 Perşembe akşamı saat 20.00'de Kitaphane'de bir konuşma yapacak ve hayranları ile buluşacakmış. Kitaphane dediğimiz, Çarşamba Caddesi'nde bir kitapçı dükkânı. 
Son zamanlarda yaptığı konuşmalarla ilgi uyandıran ve beğeni toplayan Hayati İnanç kimdi? 
1961'de Denizli'de doğmuş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş. Avukatlığın dışında yayıncılık, yöneticilik, denetçilik, öğretmenlik ve sunuculuk yapmış. Ayrıca Diyanet Tv'de de 'Can Veren Pervaneler' isimli proğramı hazırlayıp sunmuş. İnternette kendisinden, “Pek çok kişinin internet üzerinden videolarını dinlediği, farklı konuşmasıyla insanları etkileyen kişi” diye söz ediliyordu. 
Madem bu kişi Terme'ye geliyordu, neden ben de proğramda bulunmayayım, dedim. Bu amaçla yatsı namazından sonra saat kitapçının önüne geldim. Proğramın başlamasına daha yirmi dakika vardı. Dükkânın içi neredeyse dolmuştu. İçeridekilerin tamamına yakını bayandı. Başörtülü, tesettürlü şık ve zarif bayanlar. Onlara bakarak, kadınlar kapalı giyinerek de güzel görünebiliyor dedim. 
Erkekler dışarıdaydı ve ayaküstü sohbet ediyorlardı. Havanın soğuduğunu gerekçe göstererek dükkâna girdim. Bir kenarda beklemeye başladım. Kadınların arasından ön saflara geçmek mümkün değildi.
“Konuşmacının neden daha geniş bir mekânda değil de bir kitapçıda misafir edildiği” sorusuna ilgililer, “Konferans için asıl Ocak ayında gelecek. Bu, kısa bir görüşme proğramı olacak” dediler. Gerçekten de H. İnanç'ın gelmesi ile ayrılması yarım saat içinde oldubitti. 
Saat 20.00'de Kitaphane'de olacağı söylenmişti ama o kimseyi bekletmedi, 13 dakika önce proğramına geldi. Ben salonun gerilerindeydim. Önümde hep kadınlar vardı. Bu sırada bir gencin, “Hocamız geliyor” diyerek bayanlardan yol istediğini gördüm. Önümden geçerken Hayati İnanç'a ancak “Hoş geldiniz” diyebildim. Bu sırada tanıdığım bir hanımefendi, “Biz de peşine takılalım” diyerek açılan yoldan ön taraflara doğru yürüdü. “Neden ben bunu düşünmedim?” diye hayıflanırken, boynunda fotoğraf makinesi olan bir genç de yol istemeye başladı. “Fırsat, bu fırsat” diyerek ben de fotoğrafçının peşine takıldım. 
Bir anda kendimi en ön safta bulmuştum. Hayati İnanç'ın tam önündeydim. Hayati İnanç, “Kendimi tanıtmaya gerek yok sanırım. Çünkü hepiniz tanıyor gibi bakıyorsunuz” diyerek söze başladı. Bu sırada önümdeki çocuklar ellerinde cep telefonları fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı. Bazıları da telefonla oynuyordu. Hayati İnanç, “Cep telefonlarını kapatın. Burada teknolojik bir konumuz olduğunu sanmıyorum” diyerek fotoğraf çekmek isteyenlerin hevesini kursağında bıraktı. Bu emirden ben de nasibimi aldım. Çünkü ben de fotoğrafını çekmeyi düşünüyordum. Böylece görevli fotoğrafçıdan başka kimse çekim yapamadı. 
Konuşması sırasında İnanç, yine hayattan örnekler verdi. Şam Valisi Haccac-ı Zalim'den bir kıssa anlattı. Haccac, halka zulüm etmediğini annesine göstermek için sokaktan rastgele bir adamı huzuruna getirtmiş. Garip adam ona hikmetli sözler söyleyince ona,  “Sarayımda misafirimsin. Şu hediyem de senindir. Şam'da bulunduğun sırada ne zaman başın sıkışırsa bana gelebilirsin” demiş. Adam, “Misafirliğe eyvallah, hediyeni de kabul ediyorum. Başın sıkışırsa bana gel dedin. İşte bunu yapamam. Çünkü üç günde senin tahtını üç defa ters çeviren Allah varken sana niye geleyim?” demiş. 
Bir kıssa da annesinden anlattı. Annesi evhamlı birisiymiş. En ufak şeyde doktora gidermiş. Bu, çoğu kadında görülen 'hastalık hastalığı'nı andırıyordu. Yine hiçten yere kendisini doktora götürmesini isteyince, “Anne! En ufak rahatsızlıkta doktora gidiyorsun. Bu yaşına kadar 100 tane doktor gördün mü?” demiş. Annesi de, “Görmüşümdür oğul” demiş. “Peki, 100 yaşından fazla yaşayan doktor gördün mü?” demiş. Bununla ne anlatmak istediğini herhalde anlamışsınızdır. 
İlginç bir şey daha söyledi. “Vasiyetimi yazdım. Web sayfamdan okuyabilirsiniz. Vasiyetimde beş madde göreceksiniz. Orada iki kitap ve üç makale var. Oradaki kitaplar açılıyor, açın okuyun. Para verip masraf etmeye gerek yok” dedi.  Vasiyeti konusunda şaka mı yaptı, ciddi mi konuşuyordu anlayamadım. Ben verdiği adresi girip sayfayı açtım, fakat orada vasiyet filan göremedim. Belki de 'vasiyetim' dediği, kitaplarıydı. Merak ediyorsanız web sayfasına girip siz de bakabilirsiniz. 
Yine espirili konuşuyordu. Örnek olaylarla süslediği konuşmasını yarım saatte tamamladı. Saat 20.15 civarında “Yolcuyum, gitmem gerek” diyerek ayağa kalktı. Halbuki bazı takipçileri ellerinde onun kitapları, imzalatmak için bekliyorlardı. Ayaküstü birkaçının elindeki kitabı imzaladığını gördüm. 
Hayati İnanç, Kitaphane'de kaldığı 30 dakika içinde işte bunları söyledi. 
Başka şeyler de anlattı ama hepsini buraya almaya yerim müsait değil.